Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“.. bir yok oluş...!’
Spiral bir bağın kalın ipliklerinden boşanmış güçlü ve tatlı bir kendinden geçişi yaratan ilahi süzülüş, karanlık kılıklı ve soğuk bakışlı bütün cinayetlerin sorumlusu olan hain yezidi büyük bir ses kalkanıyla karşılıyordu savaşın son bulacağı yerde. Giz... Giz... Giz. Her şeyi kuşatan giz. Döküyordu artık solgun ve kırık zaman resimlerinin durduğu soyulmuş dünyaya, kalpler bahçesinde ölümsüz çiçekler yaratan düş şekerlerini. Gizemli bir sarılişla kuşatilıyordu havanın soğuk bakışlı donuk gözleri. Sarayın küçük çiçek bahçesinin kuytu yerinde hoş ve büyülü bir melodi duyulmaya başladı. Yayıldı, yayıldı. Her yayılışında yer ve gök karanlığa karşı bembeyaz bir ışık saçmaya ve onu uzayın mağaralarına doğru sürüklemeye başlamıştı. Çirkin ve kötü yüzün kara rengi direnemiyordu bu ışıyan büyü karşısında. Melodinin sarmalayan gücü, küçük müzik kutusunun yaldızlı kapısından sızan şarkıyla ve ellerinde hepsi birbirinden farklı enstrümanları çalan Portakal kokulu keşişin büyülü sesiyle karışarak karanlığı boğup yuttu. Geriye yalnızca küçücük bir nokta kalmışti gökyüzünün kör bedenine yol alan. Mavinin gizsel havasında ayrışan gün ışığı, çiçekler ülkesinin bu küçük bahçesini yeniden uyandırmıştı. Donup kalan ve savunmasız bir yok oluşa kurban edilen herkes kıpırdamaya başlamış, âşıklar aşk oyunlarina kaldıkları yerden katılmışlardı. Saray halkı mutluydu ve dans ediyorlardı yine, hiçbir şey olmamış gibi. Çiçekler eski görünümlerindeydiler ve kokular bırakıyorlardı yeriere. Ne olduğundan' küçük ne de olduğundan büyük, yalnızca olmaları gereken büyüklükteydiler.
Sayfa 308Kitabı okudu
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.