En kısa sürelerinden birinde Allah zaman üzerine yemin ederek Kur’an’da şöyle buyurmaktadır: “Zamana ant olsun! İnsanoğlu şüphesiz ziyandadır, iman edenler ile salih amel işleyip birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler hariç.”(Asr,1-3) Zamanın doğasına dair Kur’an’daki bu çağrı, modern seküler medeniyetin savunucuları ve destekçilerinin öne sürdüğü inancın, açık bir biçimde tam zıddıdır. Kur’an’da, zamanın geçişiyle maruz kalınan kayıp durumundan kurtulmanın aracı olarak, zaman üstü hakikat ve değerlerle, ki bunlara örnek olarak sürede iman, salih amel, Hakk’a teslimiyet ve sabır erdeminin beslenmesi belirtilmektedir, uyumlu bir hayat süren insanlardan bahsedilirken; seküler medeniyetin savunucuları, eğer insanlar toplu bir yaşamı tercih edip de tamamen fiziksel dünyayla sınırlı olduklarını düşünürse, zamanın insanın tarafında olacağına inanmaktadır. Onların argümanları şu şekilde devam etmektedir, peyderpey ancak muhakkak, bilim ve teknolojinin yardımıyla insan yaşamının ve evrenin sırları ve bilmeceleri zaman içerisinde çözülecektir. İnsanın dine ya da Tanrı’ya başvurmasına ihtiyacı yoktur, zira insanın toplu yaratıcılığı, insanın medeniyet inşasında belirsiz gelişimini çizmek hususunda, ona yardımcı olmaya yetecek yegane şey olarak görülmektedir. Modern medeniyet, o halde, Tanrı’nın unutulması üzerine inşa edilmiş bir medeniyet olarak tasvir edilebilir.