Hayatı inişlerin ve çıkışların olduğu bir düzenek olarak görürsek yaşanan sürprizler de bir kişinin belki de bir çok kişinin hayatını etkiliyor. Tıpkı Yağmur'a gelen sürpriz hediye gibi.. Roman çalınan bir kapı ve kimin yolladığı belli olmayan bir hediye ile başlıyor. Yağmur, bu durumu konuşmak için arkadaşlarını sıkça takıldıkları Papatya Kafe'ye çağırıyor. Bu kafe onlar için bir ev bir yuva gibi. Kafenin sahibi Meloş Sultan'ı anneleri gibi seviyorlar. Bu hediyenin neden geldiğini, kimin aldığını konuşurken aslında bilinmeyen sırlar da yavaş yavaş kendini belli etmeye başlıyor. Kitabı iki bölüm olarak düşündüm ben. İlki Yağmur ve arkadaşlarının yaşamı ikinci bölüm ise Papatya Kafe'nin sahibi Meloş'un yaşamı. Yazar iki bölümü o kadar güzel birleştirmiş ki okurken sanki yaşanılanları onlarla yaşıyorsunuz. Arkadaşlığın önemini, sevginin gücünü, ayrılık acısını, aşk acısını hissederek okuyacağınıza eminim. Özellikle Meloş'un yaşadıklarını okurken o ne hissettiyse onunla hissettim. Kitabı okurken paylaşmanın güzelliğini, sevdikleriniz için yaptığınız fedakarlıkların önemini yeniden hatırladım. Kitabı bir sonraki sayfada acaba neler olacak diye bir günde okudum. Bende güzel duygular uyandıran bu roman, masalların aslında hayatın içinde olduğunu ancak hayatı da tıpkı papatyalara bakar gibi yaşamamız gerektiğini fısıldadı. Çünkü papatyalar onlara bakmazsanız yavaş yavaş solarlar. Yaşam da aynen böyledir. Yaşama sıkı sıkı sarılmazsanız mutlu olmaya çalışmazsanız yavaş yavaş solmaya başlar. Hayat, sürprizlerle dolu, insanlar ne yaşarsa yaşasın mutluluğu sadece onu gören kişilere veriyor. Bu yüzden onu görün ve mutluluğunuzu papatyalar diyarı gibi soldurmadan yaşayın. Eğer bu tarz sizi başka dünyalara götüren, kafanızı dağıtacak bir kitap arıyorsanız bu kitaba bakabilirsiniz.

Papatyalar Şahit OlsunFeyza Coşkun · Herdem Kitap Yayınları · 202011 okunma

·

30 görüntüleme

Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.

Gönderi

fulden ufacık