Gönderi

"Eflatun, Devlet'in onuncu kitabında "İstersen bir ayna al eline, dört bir yana tut. Bir anda yaptın gitti güneşi, yıldızları, dünyayı, kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri, bütün canlı varlıkları" der. Rönesans'ta yeniden karşımıza çıkan tabiata ayna tutma görüşü, yani "mimesis", 19. yüzyılda natüralistler, 20. yüzyılda da sosyalist gerçekçiler tarafından benimsenmiştir. Naturalistler, sanatın, tabiattaki gerçeklerin (nesnelerin ve olayların) aslına en uygun bir biçimde tasviri olduğunu, bu manada bir tasviri gerçekleştirmek için, tabiat ilimleriyle uğraşanların uyguladıkları tecrübi metodun sanat alanında da uygulanması gerektiğini düşünüyorlardı. Sanatkâr kendi iç dünyasını eserine hiçbir şekilde yansıtmamalıydı. Bu tarif, Akif'in sanat anlayışını bire bir vermektedir: Gerçeği yansıtmak! Sanatın gayesi hiç değilse büyük acıların yaşandığı buhran dönemlerinde sadece budur: "Şudur benim cihanda en beğendiğim meslek Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!" diyen Akif'e göre sanatın üç esası vardı: Hayat, hakikat ve müşahede."
Sayfa 194Kitabı okudu
·
3 views
büşra okurunun profil resmi
- Dipnot - "Leonardo da Vinci şöyle diyordu: "Eğer yaptığınız resmin doğada konu olarak seçtiğiniz nesnelere tam olarak benzeyip benzemediğini anlamak istiyorsanız bir ayna alın ve bu nesnelerin orada nasıl yansıdığına bakarak aynada gördüğünüzü resminizle karşılaştırın". Stendhal da Kırmızı ve Siyah'ta romanı aynaya benzetmişti. Marksist estetik Plehanov ise "Edebiyat ve sanat hayatın aynasıdır" diyordu."
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.