"Eflatun, Devlet'in onuncu kitabında "İstersen bir ayna al eline, dört bir yana tut. Bir anda yaptın gitti güneşi, yıldızları, dünyayı, kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri, bütün canlı varlıkları" der. Rönesans'ta yeniden karşımıza çıkan tabiata ayna tutma görüşü, yani "mimesis", 19. yüzyılda natüralistler, 20. yüzyılda da sosyalist gerçekçiler tarafından benimsenmiştir. Naturalistler, sanatın, tabiattaki gerçeklerin (nesnelerin ve olayların) aslına en uygun bir biçimde tasviri olduğunu, bu manada bir tasviri gerçekleştirmek için, tabiat ilimleriyle uğraşanların uyguladıkları tecrübi metodun sanat alanında da uygulanması gerektiğini düşünüyorlardı. Sanatkâr kendi iç dünyasını eserine hiçbir şekilde yansıtmamalıydı. Bu tarif, Akif'in sanat anlayışını bire bir vermektedir: Gerçeği yansıtmak! Sanatın gayesi hiç değilse büyük acıların yaşandığı buhran dönemlerinde sadece budur:
"Şudur benim cihanda en beğendiğim meslek Sözüm odun gibi olsun, hakikat olsun tek!"
diyen Akif'e göre sanatın üç esası vardı: Hayat, hakikat ve müşahede."