Gönderi

Muaviye adının kaypak, yılankavi heceleri, gelecek yüzyıllarda üzerine yığılacak olan Şii lanete hemen hemen uygun gibiydi. Ama Muaviye, kötülüğün Şii örneği olduğu halde, İslam’ın Hz. Ali’nin ölümünden sonra zayıflamasını önleyebilecek kadar güçlü ve usta bir politikacı olmuş olabilir. Hiç kuşkusuz tek boyutlu bir kötü adam değildi Muaviye, ama öyle görünürdü. Göbekliydi, patlak gözleri vardı, bacakları gut hastalığından şişti, ama bu çirkin görüntüsüne karşın çok zeki, kurnaz, hilekâr bir adamdı. Hz. Ali gibi dürüst, erdemli bir adam değildi, ama stratejik ustalığa, siyasi beceriye sahipti.
·
11 views
Ronahî okurunun profil resmi
Muaviye, Suriye’yi çok güzel idare ediyordu - “Güzel topraklarda fışkıran bir pınar gibi güzel bir şey yoktur, ” ifadesini kullanmaktan hoşlanırdı- ama bu işi bu kadar kolay götürmek için de çok zeki olmak gerekiyordu. Muaviye kendi ifadesine göre, “sabır ve düşünceli olmakla kutsanmış” bir adamdı - yani ikiyüzlü bir insandı, Bizans siyaseti güderek hiç belli etmeden her şeyi kendi lehine çevirebilirdi.
Tâhir Ceyhun Yıldız okurunun profil resmi
Müslüman birisine, Muaviye ya da başka sahabiler için, Yahudi kökenli bir Amerikalı’nın hakaretlerini değil; Müslümanların peygamberi Hz. Muhammed’in hadislerini öneririm. “Allah (c.c.), kıyamet günü Muavîye’yi, üzerinde îman nuru olan bir rida olduğu halde ba’s edecektir.” (İbn Asâkîr, İbn Ömer’den) “Allah’ım! Muavîyeye kitâbı ve hesabı öğret ve onu azaptan koru.” (İmam Ahmed, Ebu Ya’la, Ebu Nuaym, İrbad b. Sariye’den) “Allah’ım ona (Muaviye’ye) ilmi öğret, onu hâdî (insanlar için hayra delâlet edici), mehdî (kendisini de hayır üzere) kıl ve onun sebebiyle insanlara hidayet et.” (Tirmizî, Abdurrahman b. Ebî Umeyra’dan) “Allah’ım Muaviye’ye kitabı, hesabı öğret, onu beldelere hâkim kıl ve azaptan koru.”(Taberânî, Mesleme b. Mahled’den) Ömer b. Hattab (r.a) şöyle dedi: “Muavîye’yi ancak hayırla anın. Çünkü ben, Rasulullah (s.a.v.)’ın şöyle söylediğini işittim: “Allah’ım, onunla insanlara hidayet kıl.” (Tirmizi, Ebu İdrîs el-Havlânî’den) Lesley, bu hakaretleri ederken kendi anasına, babasına, yedi ceddine etsin.
Ronahî okurunun profil resmi
Ebu Süfyan oğlu Muaviye, Müslümanların halifesi olduktan sonra İslam adına ya da Peygamberin halifesi olmak adına Müslümanlara hükmetmesi çok zor bir işti. Çünkü Muaviye, babası Ebu Süfyan ve Kureyş müşrikleri ile bir olup yirmi bir yıl süresince İslam ve onu getiren Peygamber ile küçükleri kocatan ve büyükleri ihtiyarlaştıran şiddet ve heybetteki uzunca bir savaş yapmıştır. Arapların Kürt insanlarını, Yahudi, münafık ve putperestlerin çöl yılanlarını başına toplayıp, her fırsatta Allah ve onun Resulü ile savaşmak için onları kullanıyordu. Muaviye, İslam adına ya da Resûlullah (s.a.v.)'in halifesi olma adına Müslümanlara hükmetmede nasıl istikrarlı olabilirdi ki? Çünkü O, Ebu Süfyan'ın oğluydu, çünkü O, Peygamberin amcası Hamza'nın karnını yardırıp İslam'dan ve Peygamberden öç almak ve nefretini belirtmek için onun ciğerini yiyen/çiğneyen Utbe'nin kızı ve sonradan da insan ciğeri yiyen kadın olarak bilinen Hind'in oğluydu. Yine Muaviye, Resûlullah (s.a.v.)'in lanetini alan bir şahıstı. O zaman ki bir eşeğin üzerine babası Ebu Süfyan binmişti, Muaviye de onun yularını çekiyordu ve diğer büyük oğlu Yezid b. Ebu Süfyan da arkadan o hayvanı sürer vaziyetteydi. Bunlar bu şekilde Peygambere doğru geldiklerinde Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştu: "O bineği binene de, sürene de, yularını çekene de Allah'ın laneti olsun." (Şerh?u Nehcü'l Belağa, İbn?i Ebil Hadid, c.12, s.101, Beyrut, Daru'l Kütubu'l İlmiyye baskısı). Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu sözüyle adeta bizleri onlardan, zihniyetlerinden, yol ve yöntemleri ile hayata dair teatilerinden/bakışlarından nehyediyordu/yasaklıyordu. Muaviye, Resûlullah (s.a.v.)'in vefatından iki yıl önce Mekke'nin fethinde İslam'ı kabul etmişti. Yani O, öyle bir dönemde İslam'ı kabul etmiştir ki, Kureyş müşrikleri İslam'a girmişler, herkes İslam'ın aleyhine çalışmanın ve onu yok etmenin mümkün olmadığını itiraf ettiği bir dönemdi. O, Müslümanların artık korkulan taraf olduğu ve yenilmez bir güç olduğu ortaya çıktığı bir anda İslam'ı kabul etti. Bu zamanda, İslam'a girmek izzet ve iftihar, onunla savaşmak ise zillet ve alçalmak olarak kabul ediliyordu. O'nun böyle bir zamanda İslam'a girmekten başka bir çaresi de kalmamıştı artık. Muaviye'nin zihniyeti: Muaviye, hayatı kendine tatlı gelecek tarafıyla yaşayan biriydi, insanların mal?mülk ve hayatlarının elinden alınmasını, herkesin kendi ve etrafındaki Emevilerin yücelmeleri için boyun eğmesini istiyordu. Muaviye, İslam hilafetinden monarşik, zorba, diktatör, babadan oğula geçecek saltanat, Rumların Kayser'ine Farsların da Kisra'sına benzer bir yönetim biçimi oluşturmak istiyordu. Muaviye, hiç çekinmeden Allah'ın haram kıldığı kanı döküyor ve sınırları çekinmeden çiğniyordu. Zorla halkın malına el koyabiliyor, istediğini maldan mahrum bırakıyor, istediğine veriyor, istediğine yardım ediyordu.  Kendisinden sonra da fısk?ı fücur ehli olarak bilinen şarapçı oğlu Yezid'i Müslümanların başına halife ve sultan olarak tayin etmişti. Muaviye şöyle diyordu: "Mal, Allah'ındır, ben de Allah'ın halifesiyim, aldıklarım benim verdiklerim ise benim ihsanımdır." (Mesudi, Mürucu'z? Zeheb, c.3, s.52, Mısır baskısı Saadet Matbaası, 4. baskı). Muaviye, bile bile günah işliyordu, (ileride aktaracağım) hilafeti ve Müslümanların imametini zalim ve zulüm hükümdarlığına çevirdi. (Oysaki Müslümanların şer'i, iktisadi, siyasi ve toplumsal hayatında hilafete ne kadar önem verildiğini hepimiz biliyoruz). Muaviye'nin zihniyetinin tümü, kendisinden sonra Yezid'i yerine halife tayin etmesi ile açık bir şekilde ortaya çıktı. Oysaki O, yaptığı bu işin büyük bir günah ve İslam'a vurulan büyük bir darbe olduğunu biliyordu. Muaviye, oğlu Yezid'e hitaben şöyle diyordu: "Hangi çocuk babasına senden daha fazla isyan etti ve tuzak kurdu. Biliyorsun ki ben seni insanların önüne koymakla ve seni onlara baş etmekle hata ettim. Seni, kimisini tanıdığın, kimisini ise bildiğin çatışmalara girdiğim peygamberin ashabına imam karar kıldım." (El?İmam Ve's?Siyase, İbn Kuteybe ed?Dinaveri, Beyrut, Daru'l Marife yayınları, c.1, s.167). Muaviye için şöyle bir büyük soru vardır: "Muaviye, İslam'a muhalif olmasına rağmen, tüm bunlar (Yani onun İslam adına hüküm verecek konumda bulunması) nasıl mümkün oldu?" Bulduğu çözüm şuydu: Muaviye, kimsenin kendisine muhalefet etmesini istemezdi, yaptıkları işler İslam'ın açık hükümlerine muhalif olmasına rağmen ona göre İslam'ın ilkelerinde değişim yapılması gerekirdi ki, yaptığı her işi ve işlediği her zulmü İslami işler olarak göstermiş olsun. Bu sayede de halk sesini kessin, o da yaptığı işlerin yularını serbest bıraksın. Peki, bunu nasıl yapabildi: Düşündü de? Düşündü. Sonra çok tehlikeli ve hararetli bir fikre ulaştı ve İslam peygamberi (s.a.v.)'in kurmuş olduğu "Nebevi ekol"ün karşısına "Emevi ekol"ü tesis etti. -Muaviye İslam'ı kendi aleyhine kullanarak.İnsanları ölüme yollamıştır.Yaptiklariyla İslam'ın yanlış anlaşilmasına olanak sağlamıştır.
1 next answer
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.