Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mahmut Erol Kılıç
İnşallah, Müslümanlar da Tasavvufun Zenginliğini Keşfederler! Bir de Türkiye'de iken zerrece tasavvufla ilgisi olmayan kimselerin, özellikle aydınlarımızın yurtdışına çıktıktan sonra tasavvufa ilgi duyması, Mevlânâ'ya âşık olması veya bir batılının Mevlânâ hakkındaki bir çalışmasının dilimize kazandırılması sonrasında Mevlânâ'ya yönelik ilginin artış göstermesi; İnsanlarımızda olan bir tür kompleksin ya da 'Dostlar alışverişte görsünler"in bir sonucu mu? Aslında bu, bizim toplumsal bir problemimiz, biz hangi düşünceyi kendimizden alıyoruz ki? Biz yüzyılın başından itibaren devlet felsefesi olarak batılılaşma kervanını güttüğümüz için, batıya yüzünü çevirmiş bir toplumuz şu an için. Dolayısıyla batı düşüncelerinden tercümelere meraklıyız. Mevlânâ da önce bize, bizden değil batıdan gelmekte. Yâni sen ne kadar kendini inkâr edersen et, bir gün birisi gelir kendini sana gösterir. Ben batıdan da gelmesine karşı değilim. Gelsin de batıdan, doğudan, kuzeyden, güneyden gelsin. Hoşgelsin safa gelsin. Bence Müslümanların bundan çıkaracağı çok büyük dersler var. İnşallah bizim Müslümanlar da tasavvufun zenginliğini keşfederler. İşte o zaman Müslümanlıklarının da kalitesi çok farklı bir hâle gelecektir. Çünkü bu sayede İslâm dünyasının hem felsefî hem de kültürel olarak yeniden parlayacağını düşünüyorum. Geçenlerde kişisel gelişim kitaplarından bir kitap Türkçeye çevrildi. 9'lu karakter yapısını inceleyerek birtakım kişilik testleri yapan bir kitap. Bunu hazırlayanlar diyorlar ki, "Biz bunun kaynağını Kuzey Kafkasya Nakşbendîlerinden aldık.” Acaba ülkemizde kişisel gelişim uzmanları farkındalar mı "Enegram” dedikleri şeyin Nakşbendîlik kaynaklı olduğunu? Şimdi doğrudan Nakşîlikten alındığını söylense, Allah bilir pek çokları isyan edecek ve söylemedikleri söz bırakmayacaklardır. Ama batıdan başka bir isim altında girince hiçbir mahsuru olmamakta. Oysa gelen aynı şeydir. Kişilik problemi yaşadığımızdan dolayı, kişisel benliğimiz kırıldığı için, batı toplumları hayranlığı empoze edildiği için, her şeyi iyi kötü batıdan aldığımız için, böyle bir traji-komediyle karşı karşıyayız. Ama artık batı, yaydığı pek çok kötülüğün yanı sıra şimdi yeni yeni bazı güzellikleri de keşfetmeye başladı. Keşfetmiş olduğu güzellikler de çeviriler aracılığı ile bize tekrar geri geliyor. Bu bir kaderdir. Yâni ilim, nazlı bir gelindir, derler. İlim, iltifata tâbidir, iltifat görmeyen metâ da zâyidir. Biz iltifat göstermeyip kaybedince bunu batı aldı, şimdi de batıdan biz alıyoruz. Ne ilginç değil mi? Batı da doğu da Allah'ındır. Batılılar da doğulular da, kısacası bütün insanlık çok karanlık, çok sert bir modernizm süreci yaşadı. Sonrasında ise spiritüelliğin, mâneviyâtın yeni yeni keşfedilmesi süreci başladı. Ne yazık ki hâlâ Müslüman olup da, Müslümanlığın içerisindeki sûfiliği keşfetmemiş insanlar var. Dolayısıyla bu, daha yeni başlıyor. Daha kat edilecek çok mesafe var. Ondan sonra belki bu düşünceler yaygınlaşır, netleşir, tahakkuk eder ve erbabını üretmeye başlar. Sûfiler ileride gelecek. Şu an hepimiz muhibbiz ancak...
Sayfa 36 - HayyKitap genişletilmiş 2. Baskı, Şubat 2012Kitabı okudu
··
30 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.