Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

136 syf.
5/10 puan verdi
‘’Geçmiş toplumlar büyülü bahçede yaşarken, modern toplumlar dünyanın tamamen büyüsünün bozuluşuna tanık oluyordu.’’ Max Weber ‘’Türkiye’de ise hem bir devlet ideolojisi olarak laikliğin benimsenmesi hem de aynı zamanda İslam’ın kendine has yapısından dolayı sekülerizmin etkisi farklı olmuştur.’’ ‘’Altmışlı yıllarda hakim ton, ‘’dini olanın gerileyişi’’ iken, doksanlı yıllarda daha ziyade ‘’dini olanın dönüşü’’ şeklindedir.’’ ‘’Sosyal hayatı bütünleştirmek ve sosyal aktiviteleri geçerli kılmak için topluma nihai bir anlayış sunmak. Çeşitli sosyal işlevlerin yerine getirilmesi noktasında tarihsel dinlerin pabucunun dama atıldığını göstermek kolaydır.’’ Will Herberg, İşlevsel Din Anlayışı DİNLER SOSYOLOJİSİ JEAN – PAUL WİLLİAME ÇEV. RAMAZAN ADIBELLİ PİNHAN YAYINCILIK 134 SF. İSTANBUL, 2017 TAKDİR Din Sosyolojisi ve Din Psikolojisi, Türkiye’de yeni yeni gelişmeye başlamıştır, bu alanda yapılan çalışmalar henüz çok tazedir; özellikle bu alanda kendini geliştirmek isteyenler için kaynak sıkıntısı yaşanmaktadır, bu minvalde din sosyoloji alanında böyle bir eserin tercüme edilmesi isabetli olmuş. TENKİT Bu kitabı okurken öylesine zorlandım ki kendimi bir süreden sonra matematik problemi çözüyormuş gibi hissettim, kitap okumak… gerçekten insanın zihnini geliştiren, olaylara bakış açısını değiştiren, geniş bir dünya görüşü sağlayan bir unsur. Kelimelerin birbirleriyle bağlantısını bulmak ve konu bütünlüğünü kavramak için beyin kendini zorluyor, böylece istidattı gelişiyor. Eser içerik olarak çok zengin ama sosyolojiye giriş seviyesinde bir kitap olduğunu iddia ettiği için bu kadar bilginin bir arada sıkıştırılarak verilmesi, benim gibi bu alana yeni giriş yapan okuyucuları oldukça zorlamış. Gerek anlamı bilinmeyen kelimeler olsun gerek cümle aralarına sıkıştırılan parantez içi bilgiler olsun, sürekli okumayı kesip farklı kaynaktan araştırma yapmayı ve böylece okumanın akışının kesilmesine sebep olmuş. TEKLİF Yukarda bahsettiğim üzere, eserde aşırı derecede yabancı kelime bulunuyor bunlar dipnot olarak veya kısa parantez içi bilgilerle okuyucuya sunulabilirdi. Bu alana yeni giriş yapan birinin böylesine bir yabancı literatürle karşılaşması, sosyoloji alanından uzaklaşmasına sebep olabilir. Kanaatimce bir eser tercüme ediliyorsa, salt çeviriden ziyade hedef dilin dinamikleri dikkate alınarak çeviri yapılmalı. Cümleler arası kopukluklar ve alışkın olmadığımız tarzda bir bilgi bombardımanından ziyade, daha basit ama okuyucunun anlayabileceği seviyede bir çeviri yapılması naçizane fikrim olarak daha uygun olurdu diye düşünüyorum. Eserde dikkatimi çeken bir hususa değinecek olursak: 1. Modernizm, sekülerleşmeyi gerektirir gibi bir algı oluşmuştur. Bu algı tehlikelidir. Bu algının ucunda çağa ayak uyduramamanın sebebi dindir düşüncesi yatmaktadır. - Avrupa tipi bu modernizmi örnek alarak hareket etmek indirgemeci bir yaklaşım sergilemek olur. Dünya, Avrupa’dan ibaret değildir. Modernleştiği halde dindarlığını kaybetmeyen Amerika, Japonya buna delildir. TEBLİĞ YÖNTEMLERİM: Sosyoloji toplumu anlamayı, Psikoloji ise insanı anlamayı sağlar. Bugünün İlahiyatçıları ve diğer dinlerin savunucu olan din görevlileri, günümüzde yaşanan ultra sekülerizm karşısında bu iki alana vakıf olmak zorundadır. Karl Marx; A. Comte, Durkheim, Weber; Freud gibi adamlar -nabza şerbet vermek cihetinde- toplumun gidişatına uygun sistemler dermeyan etmişlerdir. Toplum büyük bir manevi buhran içerisindeyken zihinlerde iki seçenek ön plana çıkmıştı: 1. Ya dini reform edeceğiz ve günümüze uygun şekilde yeniden düzenleyeceğiz. 2. Ya da dinin yerine geçecek beşerî sistemlerle toplum düzenini kuracağız. Bu iki seçenekten, maatteessüf ikinci seçenek terakki etmiştir. Dini kesimin temsilcileri halkı anlayamamış, gidişatı kestirememiş; değişmemekte, çağa ayak uyduramamakta ısrar etmiş; bu tutumun etkisiyle birlikte daha sonraları dine açılacak olan savaşta az bir zararla kurtulacakken, dinin tamamen insanların hayatından çıkması şeklinde tezahür etmiştir. Tabii insan nefsinin kötüyü kolayca kabul etmesi ama iyiye karşı sorgulamacı yaklaşım sergilemesi de önemli etkendir. TEBLİĞ YÖNTEMLERİM: Daha öncede bahsettiğim üzere: Bir problemi çözmek istiyorsak öncelikle o probleme neyin sebep olduğunu, problemin neleri kapsadığını iyice analiz etmeliyiz. Günümüzde modernitenin getirmiş olduğu sekülerizmle birlikte dünyada büyük bir manevi buhran yaşanmaktadır. Din, sosyal hayatın merkezi olmaktan uzaklaşmış, kenara atılan, âtıl halde duran bir olgu haline gelmiştir. Bu minvalde biz samimi Müslümanların bu alanda çalışmalar yapması elzemdir. Öncelikle -içimizdeki laikusların ekmeğine yağ sürmeden- ülkedeki dinsizlik seviyesini tespit etmeliyiz, dinin sosyal hayattan niçin çıkarıldığını araştırmalıyız; gençlerimize sorular sorarak problemlerini anlamaya çalışmalıyız. Problemi doğruca tespit ettikten sonra -bir bilim adamının sistematik şekilde araştırmasını yaptığı gibi- sorunu temelden ele alarak çözümler üretmeliyiz. 1972 yılında Almanya Evanjelik Kilisesi’nin yapmış olduğu anket çalışması bize örnek teşkil etmelidir. ‘’Kiliseden çıkmalar’’ fenomenini daha iyi kavramak için yapılan bu çalışma 1974 yılında ‘’Wie stabil ist Kirche’’ adıyla yayınlanmış. İlahiyat fakülteleri bilgi tüketmekten ziyade artık bilgi üretme aşamasına geçmelidir. İlahiyat öğrencileri donuk bilgilerle doldurulmaktan ziyade toplumun dinamikleriyle etkileşim haline geçmelidir. Fakültenin bir köşesinde âtıl halde durmak nasıl olurda ilahiyat öğrencisini rahatsız etmez? Niçin üniversitenin diğer öğrencileriyle iletişim kuramıyoruz? Üniversiteler ve liselerdeki ateist-deist-agnostik oranları neden bizleri rahatsız etmiyor? Ne zamana kadar etliye tuzluya karışmadan kendimizi kurtarmanın peşinde koşacağız? Ameliyatlık hastaların olduğu fakültede, tıp fakültesi öğrencilerinin bu duruma ilgisiz kalmaları ne kadar doğru olurdu? Bu işin ilk önce ciddiyetini anlamamız gerekiyor, insanlara bir bakın İslam adına hiçbir şey görebilecek misiniz? Ahiret unutulmuş, Allah unutulmuş; Cuma okunuyor liseli talebeler, üniversiteliler umursamıyor bile. İslam kenara koyulmuş durumda sadece kimliklerde...Bu problemin sorumlusu umum İslam alemi olduğu gibi özellikle biz ilahiyatçıların üzerine açılmış bir davadır. Allah bize İslamiyet’in en önemli müessesi olan hocalığı, imamlığı, alimliği nasip etmiş, bu bölümün sorumluluğu çok ağır bunun farkında olmamız lazım sadece derslerden geçmekle, ortalama kasmakla bir yere varamayız. Önce kendimizi ıslah edeceğiz, imani sorunlarımızı çözeceğiz, hayat amacımızı oturtacağız sonra yanmayı öğreneceğiz, önce biz yanacağız, yanacağız ki bu İslam aleminin başındaki karanlıklar aydınlığa kavuşsun! Vesselam. yakupgok.blogspot.com
Dinler Sosyolojisi
Dinler SosyolojisiJean Paul Willaime · Pinhan Yayıncılık · 201721 okunma
·
59 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.