Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

116 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Gençlerle ilgili problemleri derinlemesine ele alınması ve kitabın içerisinde birbirinden değerli, alanında uzman kişilere danışılması , üst düzey bir kitap olmasını sağlamış. Bence bugün ihtiyacımız olan ve üzerinde en çok durulması gereken konu gençlerdir. Ne yazık ki bugün bu konu hakkında yeterli eserler oluşturulmuyor, gençlerin içerisinde bulundukları problemler görmezden geliniyor; okullardaki rehberlik hocalarının nitelikleri yetersiz kalıyor. Bugün gelinen noktada gençlerimiz hakkında şu tespitler yapılmıştır: 1. Geçmiş dönemlerdeki , 13-19 yaş arasındaki gençliğin yaşamış olduğu ergenlikle, günümüz gençliğinin yaşamış olduğu ergenlik arasında farklar vardır; hatta kimi araştırmacıya göre ergenlik dediğimiz problem, geçmiş dönemlerde söz konusu olan bir kavram değildi. 2. Gençliğimiz tam bir manevi buhran içerisindedir, onlar ergenliğin getirmiş olduğu sorgulamayla birlikte bir arayış içerisine giriyorlar ama çevrede yeterli kılavuzun olmayışı onların boşlukta kalmalarına neden oluyor ve genetik yapısı da güçlü değilse geçmiş bağlarıyla kopuk olan, hedonist bir genç olarak yaşamını sürdürmeye devam ediyor. 3. Çocukken anne ve babasını idol olarak gören genç, ergenlikle birlikte daha çok dış çevreyle etkileşim içerisine girer; bu minvalde arkadaş çevresi daha fazla önem kazanıyor. 4. Ergenlik çağındaki çocukların anlaşılmasında aile tipi çok önemlidir. Genel olarak 2 tip aileden söz edilebilir. Birincisi çocuğun halinden anlayan demokratik tip aile. İkincisi ise enstrümantal narsist hegemonyalar taşıyan aile. Bunlardan ilkinin, ergenle bağlantıları kuvvetlidir onların dilinden anlarlar; hatlar uç noktaya kadar gerilse bile iletişimi koparmazlar. İkincisinde ise ergen çocuğumuz kendisinin halinden anlamayan narsist ailesiyle arasına kalın duvarlar örer, problemlerini anlatmak yerine içine gömer. 5. Ergenlik döneminin getirmiş olduğu bazı içsel güdüler genci sorgulamaya itiyor, onun hayatın amacını sorgulaması arayış içine girmesine sebep oluyor. Bu dönemde gencimiz iki farklı yönelim gösteriyor. Ya dini uyanış sürecine giriyor ya da dinden tam anlamıyla uzaklaşıyor. Bu ikisi arasında yapacağı tercihi belirleyen ise bazı ara etkenlerdir. Bunlar çevresi, kültürü, idol olarak gördüğü modeli ve genetik yapısının katkısıyla belirleniyor. Sorgulama işi genelde 20 yaşlarında son buluyor, artık genç kararını vermiş oluyor. T.Y.(TEBLİĞ YÖNTEMLERİ): Artık belli bir sabiteye kendini bağlamış, kartımış gençlerle uğraşmak yerine; sorgulama evresinin zirvesinde bulunan 16-18 yaş gençliğine yönelmek daha doğru bir tercih olacaktır. 6. Ergenlikle birlikte cinsellik ve saldırganlık dürtüleri uyanan genç bir arayış içerisine girer, önüne toplumun normları ve din, ahlak kuralı olarak ortaya çıkar, onun bu duygusunu sınırlamasını ister. Bu durumda genç diniyle ve içinde bulunduğu kültürle karşı karşıya gelir ve bir tercih yapması gerekir. Bu durumda çift yönlü bir tutum sergilenir. Ya çocuğumuz normlarına saygılı bir yöneliş gösterir ya da hedonist bir tutum sergiler; bunun belirlenmesinde yine çevre ve genetik faktörü ön plandadır. T.Y. (TEBLİĞ YÖNTEMLERİ): Dini şüphelerini çözüme kavuşturmak amacıyla gençlerin en fazla tercih etikleri yollar şöyle sıralanabilir. Allah’a sığınma; bilgisine güvenilen şahıslara açılma; kitap, video gibi teknik araçlardan faydalanma. Bu şüpheyi giderme aşamasındaki genç için yeterli kaynağın sağlanması önem arz eder. 7. Eski ve yeni değerler arasında sıkışıp kalan gençlerimizin kimlik bunalımı yaşaması doğaldır. Bugünün gençliğinde görülebilecek en net tasvir şu dur ki: ‘’Arada kalmışlık’’. Bu durumu gençlerimizin yaşayışlarında kolaylıkla görmekteyiz. Onlar ne geçmiş dönemin normlarını tam anlamıyla silebilirler, ne de tam anlamıyla batının hedonist çarklarının arasına girebilirler. Ne tam dindar olurlar ne de dinsiz. Ne tam müslüman olurlar, ne de dünyaist . T.Y. (TEBLİĞ YÖNTEMLERİ): Gençlerimizin bu manevi buhran içerisinden kurtulmaları aşamasında onlara gerçekten inanılacak bir dinin olduğunu ve bunun da İslam olduğunu kanıtlamak elzemdir. Bunun için tabi ki müslim olduğunu iddia edenleri doğru bir profil sergilemesi önem teşkil etmektedir. Bugünün gençliğinin güzel mi kötü mü kestiremediğim ama olduğunu bildiğim bir özelliği vardır ki, o da şu dur: Rasyonalist. Genelde bu akılcılığı dine karşı sorgulama aşamasında kullanmaları, onların dine bağlanmalarını zorlaştırmakla beraber; güzel tarafı ise onların taklikten korunmalarına vesile olmasıdır. Bugünün gençliği ya tam bir tahkik müslüman olur ya da dinsiz olur, onlar için artık arası söz konusu değildir. 8. Türk gençliğinin üç evresi vardır. 1970 dönemi, 1980-1995 dönemi ve 2000 sonrası. 1970 gençliğinde, - Dini kaynak sayısı az’dır. - Henüz sahte taklitçilerin baskılı dönemi yeni atlatılmıştır. Dine karşı teyakkuz devam etmektedir. - Din yeni dirilmeye başlamış, halkın geçmişle bağlantıları zayıflatılmış, bu minvalde dini kültürde zayıflamıştır. - Genç dindarların siyasetle iştigal ettiği bir dönemdir. - Zayıf bir dindarlık vardır. Dini söylem var, yaşayış yoktur. 1980-1995 gençliğinde, - Dine yönelmede artış vardır. - Dini kaynaklarda artış vardır. - Dini yaşayış oranı yükselmektedir. - Eskiye nazaran dindarlık daha iyi bir konuma gelmiştir. 2000 sonrası gençliğe gelindiğinde ise, - Öncesine göre refah düzeyi yüksek bir gençlik vardır ama dindarlık yetmişli yıllardaki seviyededir. - Gençliği amaçsız, gayesiz kalmıştır. - Yüzeysel dindarlık vardır; gösteriş merakı, romantik islamcılık. - İmkan var, ortam var ama dindar az. T.Y. (TEBLİĞ YÖNTEMLERİ): 2000 sonrası gençliğimiz için birkaç çözüm önerisinde bulunacak olursak: 1. Gençleri konfora boğmayın. Ebeveynlerin madde ve hazza boğarak gençliğe katkı sağlayamacağını hatta zarar vereceğini anlaması lazım. Evlerde oluştuduğunuz ütopik dünyadan ayrılan gençler, gerçek dünyayla karşılaştığında şoka girebiliyor. Sizin kıyamadığınız biricik yavrunuza, eller çok güzel kıyıyor. 2. Gençleri bu manevi buhrandan kurtarın, onların hayattaki gayesizliğini giderin, onları bu boşluktan kurtarın. Onlara bir dert/dava verin. Gelecek bu dertli gençlik sayesinde kurulacaktır. 9. Ergenlik dönemin üç farklı değişim gözlenir. a. Vücud değişimi b. Ruhsal değişim c. Çevresel değişim Bu değişimlerin sonucunda gencimiz hayatı sorgulayarak bir kimlik arayışı içerisine girer, en sonunda da ya boşluğa düşer ya da daha dindar hale gelir. Bu kimlik arayışı içersinde dinin önemli bir yeri vardır. T.Y. (TEBLİĞ YÖNTEMLERİ): Gençlerimizin kimlik gelişimi esnasında içine düştükleri boşluktan kurtaracak yeğane değer, dindir. Ama hangi dindir ? Gençlerimizin dini ihtiyaç olarak görmeleri ve dininde kendini doğru şekilde izah etmesi durumunda, yıllardır birbirine hasret olan bu iki kavram bir araya gelecektir. İslam, dindar gençlere aşıktır!. Dindarlığın doğru şekilde anlatılmasında, dindarlarımızın üzerinde rol model olmak gibi önemli bir görev bulunmaktadır. (kalıcı olması açısından tekrarlanıyor.) 10. Bir diğer konu ise X, Y ve Z kuşağı arasındaki çatışmadır. Hızla değişen dünyamızda daha önce örneği bulunmayan bir döneme girilmiştir, içinde olduğumuz için farklılığını anlayamadığımız bu dönem, gelecek nesiller için bir miladın başlangıcı olarak anılacaktır. Bu hızlı değişimler karşısında doğal olarak kuşaklar arası iletişim problemleri de ortaya çıkmıştır. X ve Z kuşağı arasında uçurum bulunmaktadır. Hayatın her alanında anlayış farklılıkları bulunmaktadır. Bu aradaki problemin temelinde iletişim sıkıntısı vardır. İki kuşak arasında ortak bir dil oluşturamadığından birbirlerini anlayamayan iki grup ortaya çıkmıştır. İslamiyetin Türkiye de uğramış olduğu araf döneminde , din ancak kuşaklar arası sözlü iletişimle sağlanmıştır. Bu sebeple kuşaklar arası bağlantının kopukluğu, gençlerin yönlendirilmelerinde önem arz eder. İnsanlık için en mükemmel din olduğunu iddia ettiğimiz İslam Dini, bugünün gençleri tarafından anlaşılamıyor ise ortada ciddi bir iletişim kopukluğu var demektir. T.Y. (TEBLİĞ YÖNTEMLERİ): Bugün gençlerimizle iletişim için, ortak bir dil oluşturulmalıdır. Bu ortak dil dönemin şartlarına bağlı olarak sürekli yenilenmelidir ve bağlantı sağlanmalıdır. Onlara doğrudan emirler vermek yerine, yönlendirici bir üslup kullanmak daha doğru olacaktır. ‘’Emretme, buyur et!’’Y.G. Bugünün gençlerinin bazı kişilik özellikleri vardır, bunlar göz önünde bulundurarak iletişim sağlanmalıdır. Bugünün genci özgürlüğe önem vermektedir, onu esaret altına alacak sözlerden uzak durmalı; sosyal medya tarafından kendilerine bahşedilen narsist kişiliklerine uygun olarak iletişim kurulmalıdır. ‘’Bağırma, anla!’’Y.G. Onlarla iletişim kurarken konuşma hakkını iki kat onlara vermeli, konuşma sırası bize geçtiğinde ise ben dili yerine empatisel bir sen dili kullanılmalıdır. Yine tekrar hatırlatıyoruz ki, ‘’bugün gençlerimize öğütler vermekten ziyade örnekler vermeliyiz.’’Y.G. Bir başka tebliğ usülu ’dür ki, gençlerle konuşurken onlara doğruyu direk vermek yerine, kendilerinin doğruyu tasdik ederek bulmalarını sağlamalıyız. 11. Bugün gençlerimizin içerisinde bulunduğu manevi buhran sadece Türkiye Gençliğine mahsus bir durum değildir, evrenseldir. Tüm dünya, son yüzyıllarda kurulan beşeri sistemlerin açmış olduğu hastalıkları müşahede etmiştir. Kendi kültürlerine yabancılaşan bu yeni nesil karşısında, dünya çaresizce çözüm arayışı içerisine girmiştir. Bu yabancılaşmanın sonuçlarını maddeler halinde tezahür edecek olursak: • Benliğin zayıflaması, bencilleşme, hazcılık ve menfaatçilik, değer ve inanç yitimi, anlamsızlık ve ruhsal çöküntü (depresyon). • Kendi iç dünyası üzerinde kontrol ve denetimin zayıflaması, kendine hâkim olamama, sürüklenme. • Kimliğin zayıflamasına bağlı olarak aşırı uyumculuk; moda ve reklamlara göre hayatına düzen verme. • Kendini unutma, kendinden kaçış sistemlerinin devreye girmesi (madde bağımlılığı, eğlence ve sefahat düşkünlüğü, intiharlar). • Sınırsız tüketim ve gösterişçilik (sahip olma tutkusu, şişinme, markacılık) eğilimi. • Marazi yalnızlık duygusu ve suç davranışı. • Boşluk, hiçlik, anlamsızlık duygularını yansıtan süreğen kaygı. Bu problemler görmezden gelinerek çözüme kavuşmayacak, dünyalılar olarak bunun geçte olsa farkına vardık. Bu kültür yozlaşması sonucunda oluşan ahlaki çöküntü karşısında ancak doğru bir eğitim çözüm olabilir. Tanzimat ve sonrası dönemlerde edebi metinlerin muhtevasında farklılıklar bulunmaktadır. Tanzimat döneminde metin içerisinde konu anlatılırken birden kesinti yapılır ve öğütler verilirmiş. Sonraki dönemlerde ise bu durum akıcılığı bozan bir durum olarak görülmeye başlanmış ve usta yazarlar eserlerini oluştururken bunları dipnot halinde vermeye veya ayrı bir bölüm olarak ele almaya başlamışlar. Eserimiz kıymetli olmakla birlikte, birçok yazım hatası ve akıcılığı bozan parantez içi bilgilerle boğulmuş gibime geldi. Hatta bazı yerlerde aşırı derecede parantez için bilgilerin verilmesi doğru okumayı imkânsız hale getirmiş. Bu parantez içi bilgiler dipnot halinde verilebilirdi. Naci Kula hocamızın yazmış olduğu bölümde , parantez içindeki ilgili yazara ait kitabı bulmam vaktimi aldı; Özcan Köknal’ın Gencin Toplumsallaşması, Aile ve Çocuk diye bir kitabı bulunmamaktadır ; büyük ihtimalle hocamız, 1980’de yazılan İnsanı Anlamak kitabı için kaynak göstermiş ama bunun netliği sağlanmamış; ilgili okuyucu için eksik bir yönlendirme olmuş. Eserimiz bilimsel bir çalışma olarak okuyucusuna hitap ederken birden araya bir bölüm eklenmiş ki, kanımca bu uygun olmamış. Keskin hatlarla bir konudan diğer konuya geçmek, muhatabın dikkatini dağıtan bir husustur. Bu minvalde sf.57’deki bölüm, okumanın akıcılığını kesmiştir. İçerik olarak önemli bilgiler içerse bile, uyum olarak eksik kalmıştır. Bugünün gençleriyle iletişim kurarken onların içinde bulunmuş oldukları şartlar göz önünde bulundurulmalıdır, bugünün gençleri dini siyasetlerine alet edenlerden tiksinmişlerdir. Bu dini siyasete alet edenlerin arkada bırakmış oldukları algılar, gençlerimizin din ile tanışmalarını zorlaştırmıştır. Bu minvalde ayet ve hadislere dahi eleştirisel bir gözle bakılır olmuştur. Hatta genç tarafından manası hoşuna gidilmeyen bir ayet, internet ortamından kolayca araştırılıp, yorumlanır olmuştur. Böyle hassas bir dönemde, gençlerin halinden anlamayan her türlü materyal çöp olmaya mahkumdur! Üzerinde ne kadar emek harcandığının bir önemi yoktur. Acı ama gerçek. yakupgok.blogspot.com
Gençlik ve iletişim
Gençlik ve iletişimKomisyon · Dib Yayınları · 201864 okunma
·
127 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.