Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

152 syf.
6/10 puan verdi
·
Beğendi
Nefret zehirdir
Tüm dünyanın size karşı olduğu ve sizden nefret ettiği kabulü ile kurulan bir devletten ne hayır gelir? Amos Oz’un “Pusudaki Panter” romanında, on iki yaşındaki bir kahramanın gözünden, İsrail’in kuruluş arifesini gözlemliyoruz. Ve bu sorunun cevabını bulmaya çalışıyoruz. Aslında, Yahudiler, özellikle ikinci dünya savaşının öncesi ve sonrası zamanları için, tüm dünyanın kendilerinden nefret ettiklerini düşünmekte haklılardı. Öyle bir tarihi yaşayan her halk buna benzer şeyler düşünür. Ama yine de bir devlerin köklerini nefret tohumları ile beslerseniz, ancak bugünkü İsrail Devletine ulaşabilirsiniz. Amos Oz’un başkarakteri “Profi” lakablı çocuk (aslında adı Boged Şafel ama galiba kitap boyunca sadece lakabı ile anılıyor) Yahudilerin, Kudüs’ün İngiliz işgali dönemlerindeki ruh halini aktarıyor. Hatta kitabın ilk sayfalarında anlıyoruz ki, bu bilgeç çocuk, İngiliz bir askerle yaptığı sohbetler nedeni ile, kendi kurduğu üç çocuktan oluşan bir uydurma yeraltı örgütü tarafından hain ilan ediliyor. Romanın hemen hemen tamamında, Yahudilerin İngilizler ve diğer Avrupa devletleri ile sorunları gözlemliyoruz. O dönemler için, Yahudilerin Araplar ve Müslümanlarla sorunları çok arka planda kalmış durumda. Bu durum bizler için oldukça şaşırtıcı olsa gerek. Çünkü, Müslüman coğrafyasında, Yahudilerin, Müslüman ve Araplara karşı Hıristiyan Avrupa tarafından kollandığına dair genel bir yargı vardır. Bu yargı günümüz için az çok doğru olsa da, İkinci Dünya Savaşı dönemlerinde geçerliliği olan bir yargı değil. Benim bunu ilk fark etmem, Zülfü Livaneli’nin Seranad romanında aktardığı Struma gemisi vakası ile olmuştu. O güne kadar Yahudilerin 2. Dünya Savaşı öncesi Kudüs’e akın etmelerinin Avrupalılar eli ile yürütülmüş bir operasyon olduğunu düşünürken, Seranad romanı, bunun tam tersi bir durum olduğunu göstermişti bana. İngilizler o geminin Filistin’e ulaşmaması için elinden geleni yapmış ve İngiliz, Alman, Sovyet Rusya ve Türk hükümetlerinin çabası ile o gemi bine yakın kişiye mezar olmuştu. Amos Os’un başkarakteri Profi de, gerek anne ve babasından dinlediği Yahudilerin Avrupadaki yaşamlarına öyküler, gerek günlük yaşamdan edindiği kendi gözlemleri ile İngilizlerden nefret eden bir isim. O kadar ki, bu nefret İngiliz Kraliyet Sarayını bombalama planlarına kadar uzanıyor. Ancak yaşamın detayları, zihinsel kurguları çoğu kez tarumar ediyor. Profi’nin istemeden de olsa tanıştığı İngiliz bir görevli ondaki bazı yargıları sarsıyor. Bu nedenle kendi kurmuş olduğu uyduruk yeraltı örgütü ile bile çelişkiye düşüyor. Bu tip tarihi dönüm noktalarına denk gelen ve gerçek yaşam kesitleri üzerinden ilerleyen kurgular, bu tarihi dönemleri oldukça köşeli anlatan resmi tarihi metinlerden farklı bir algıya kavuşmamıza neden olabilir. Bu nedenle Amos Oz’un bu romanını büyük bir dikkatle, heyecanla ve keyifle okudum. Bence kitabın en çarpıcı noktası, çocuk karakter Profi’nin annesi ve babasına sorduğu “Sonunda düşmanlarımızı affedecek miyiz, affetmeyecek miyiz?” sorusuydu. Romanda yer alan karakterlerin bugünün dünyasındaki belli toplumsal kesimleri simgelediğine inanıyorum. Örneğin, baba karakteri bugünkü İsrail’in resmi politikalarına denk gelen söylemlere sahip. Bu nedenle, oğluna verdiği cevaplarda net bir şekilde affetmekten, barışmaktan bahsetmediği gibi, her zaman güçlü olmak zorunda olduklarına dair vurgular var. Anne ise, bugünkü İsrail solunun söylemlerine denk gelen bir cevap veriyor; “Evet, affedeceğiz, Affetmemek zehre benzer”. Oysa İsrail de sağ cenah her zaman iktidar ve her zaman güçlü olmaktan bahsedip, barış kelimesini ağızlarına bile almıyorlar. Karakterlerin bugünün dünyasında belirli kesimleri temsil ettiğini iddia etmişken, İngiliz görevlinin (Çavuş Dunlop) bugünün ABD’sinde en güçlü inanç akımı olan Evangelizmi simgelediğini söylemem gerekiyor. Hıristiyanlığı ve Yahudiliği bir potada eriten söylemlere sahip. Her romanda okurlar bazı karakterleri kendine yakın hisseder. Bu romanda benim karakterlerim anne ve komşu kız Yardena oldu. Roman boyunca en bilgece sözler onların ağızlarından çıktı. Farklı karakterlere de sahip olsalar, kendi rollerinin oturaklı temsilcileriydiler.  Yazar hakkında, kitabın arka kapağında yazan bilgiler yeterince açıklayıcı. Roman, yazarın yaşamdaki duruşuyla fazlasıyla uyumlu. Yazarın, Kudüs’te İsrailliler ile Filistinlilerin birlikte barış içinde yaşayabilmesi için çaba gösteren birisi olduğunu anlıyoruz. 1977’den beri “Barış, Hemen Şimdi” hareketinin önderlerinden birisiymiş. Bu nedenle, İsrail’de sağcı geniş bir kesim tarafından hain olarak anıldığına ve fişlendiğine şüphe yok. Barış isteyen insanların çoğunluğu, kendi ülkelerinde bu kaderi paylaşıyor ne yazık ki. Kitaba dair eleştirilerim ise, romanın adı ve kapak fotoğrafı olabilir. Daha iyi tercihler olabilirdi bence.
Pusudaki Panter
Pusudaki PanterAmos Oz · Doğan Kitap · 201289 okunma
··
1 artı 1'leme
·
630 görüntüleme
Mürşide TÜRKMEN okurunun profil resmi
İncelemeniz çok faydalı olmuş donanımlı bir okur olduğunuzda her cümlenizden belli oluyor. Teşekkürler
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.