Gönderi

Tam işsiz kaldığı zamanda ölü ozanın çok sevgili arkadaşlarından biri ölmüştü. Daha baytar olmadan önce, tanıştığı bu adamla Âkif arasında eskiden şöyle bir anlaşma olmuştu. "Hangimiz önce ölürsek kalan ötekinin çoluğuna çocuğuna ölünciye kadar bakacak". Sözünün tam eri olan Akif, ölen arkadaşının kalabalık yuvasını yanına aldı. Yiyeceğinden, giyeceğinden bir parçasını da onlara ayırdı. Kanıyan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim, Onu dindirmek için kamçı yerimn, çifte yerim; Adam aldırma da geç git diyemem aldırırım, Çiğnerim, çiğnenirim hakkı tutar kaldırırım. diyen görgülü adamın yazılarile yaşayışı hemen birbirinin tıpkısıdır. Çünkü, her yazıcının eserleri yaşayışına uymaz. Çok zaman bakarsınız kitaplarında her zaman doğruluğu, yurda bağlılığı anlatan birisi hiç te söylediği gibi olmıyabilir. Âkif'in ise, dürüstlüğü yüzünden belli olurdu. Açık alnını süsliyen derin çizgilerin büyük bir varlığın izleri olduğunu her gören kolayca anlıyabilirdi.
Sayfa 145 - Hulusi dosdoğruKitabı okudu
·
5 görüntüleme
Ayşe Bostan Akbaş okurunun profil resmi
Emin Ersoy, hâtıralarında, bu çocuklardan biri olan Süheylâ hakkında şunları söylemektedir: "Süheylâ Hanım isminde bir evlâd-ı mânevisi de ab­ lalarım ile birlikte (Ankara'ya) gelmişti. Bu kızcağızı kü­çüklüğümde öz hemşirem sanırdım. Hasan Tahsin Bey namında babamın pek samimî arkadaşlarından bir zatın kızı olan Süheylâ Hanım'ın pederi ölmüş, babam da bu çocuğu evimize almış, onun tahsil ve terbiyesi ile bizzat alâkadar olmuş, netice Süheylâ ablam Darülmuallimât'ı ikmâl ettikten sonra Darülfünûn'u dahi bitirmişti. Ben alfabeyi ve ilk tahsilimi ondan öğrendim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.