Gönderi

Yeni öğrendim: Zebraların çizgileri, tıpkı insanların parmakizleri gibi, hep farklı olurmuş. ("Ayna" da da söylemiştim: Pek çok şeyi yazarken öğreniriz. Yazmak, içeride ve dışarıda, bilgilenme sürecini katetmektir bir yandan da. Yazı'nın, yazın' ın bilgi verip vermediği sık sık tartışılır da, öteki kutba bu açıdan bakılmaz. Bir noktadan sonra başlarız yazmaya; kafamızda bir imge, bir terkip taslağı, tasarı/m denklemi vardır – yolda, yolalırken, yol olşuştukça, yolumuzu oluşturdukça önceden toplanmışlara eklemeler yaparız. Bir işaret bir başkasını, baikalarını çağırır. Sapaklarda oyalanmayan, çağrıya kulak asmayan yazar var mıdır bilmiyorum, ben oyalanırım. Biraz da yanyana yazma özelliği, sarmal labirentlere sürükler beni. Okuduklarım, gördüklerim, bende toplananlar yavaş yavaş kendi eklemlenme aritmetiklerini bulurlar. Herşeyi bilsek, bilebilsek – bu, belki de yazmak, yazmayı sürdürmek için sağlam bir gerekçe bırakmazdı elimizde, diyorum).
·
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.