Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

108 syf.
·
Puan vermedi
"Bu dünyada tahammül etmemiz gereken ne çok şey var." Selam, Norveç edebiyatıyla tanıştığım bir eser oldu öncelikle çevirmenine teşekkürü elbette bir borç bilirim zira Norveç edebiyatından çok az çeviri mevcut umarım sayesinde daha güzel eserler de okuruz. Filolog biri olarak açıkcası elime aldığım anda beni içine çeken bir hikayesi var kitabın. Günümüz dünyasında bireyler arası gerçekleşen kuşak çatışmasını, yabancılaşmayı çok net işleyen eserlerden biri. Kitabın bazı yerlerinde tekrarlar vardı, bazen aynı cümleyi, aynı sayfayı okuyor hissine kapıldım. Kitabın bu tekrarlardan dolayı insanı konudan uzaklaştırdığı doğru lakin bu kitabın temeli bence bu tekrardan oluşan yaşam, tekdüzelik sorunu varken zaten keyifle okundu, edildi diyemem. Hem içsel hem dışsal epey bir sıkıntı duyacağız, sabırla okumak gerekiyor. Elias Rukla isimli bir edebiyat öğretmeninin, İbsen'in "Yaban Ördeği" eserini sınıfta öğrencilere okutmasıyla başlıyor hikaye , anlatırken kafasından geçenleri, öğrencilerin ruhsal hallerini, gelecekte birey olarak bu anlattıklarının aslında sadece daha iyi, düşünen insanlar olmaları için bir adım olduğunu, görevi olduğunu ama aynı zamanda da severek yaptığı halde öğrencilere dayatma ile hiçbir eseri kendi hisleriyle anlatamayacağını bildiğini, geçen yıllarıyla birlikte değişen sistemin içinde kalmışlığını anlatıyor karakterimiz. Bir gün ders çıkışı şemsiyesini açamayıp kırılmasıyla birlikte bütün ruhsal düşüncelerinin döküldüğü bir anda durmuş yaşamı sorgular halde buluyoruz kendimizi, önce Elias karakterinin yaşamını sonra ise kendimizinkini . Çok iç sıkıntısı çektim okurken inanın, çünkü yeni mezun biri olarak hem geleceğimi gördüm hem geçmişi. Değişmeyen sistemin bir parçası olmak, sisteme bu denli söverken hepimizin kaçınılmaz sonu zannedersem, asla dışında kalamıyoruz, içine girdiğimiz zaman ise kendimiz olamıyor ve üstüne ruhsal sıkıntı çekiyoruz. Toplumsal ve eğitim konularının yüzeysel işlenmesine rağmen çok önemli ve farklı yerleri vurgulanmış. Mekan, kişi ve konunun sınırlı olduğu bir eser, monolog tarzda ve oldukça sakin ilerliyor konu. Yılların yorgunluğunun birikmesi,eşinin tam hayalinde ki kadın olması ama eşinin ona karşı sadece görevlerini yerine getirdiğini fark etmesiyle birlikte yaptıklarından duyduğu pişmanlık insanı derinden üzüyor, başkaları için kendini feda etmenin anlamı üzerine bir nefes alma yeri bence bu hususta ki düşünceleri. Bütün görevlerinin bilincinde, ahlakında olduğu halde ise etrafında kendisiyle sohbet edecek hiçkimsenin olmaması ve yaşamını tekdüze devam ettirmeme isteğiyle birlikte kitabın sonunda bir başkaldırış ile bitiyor. Eser hakkında şunları söylemek istiyorum ki, her zaman seçimlerimizden, gidişatımızdan, sistemden, tekdüze halden bir çıkış vardır, insan kendinin değerini de bilmeli fedakarlık da bir yerlerde son bulmalı . Güzellik uğruna hiçbir insana kendinden daha çok değer verilmemeli, özellikle son kısımlarda yaşlanan eşinden soğuduğunu hissettiğini anlattığı kısım çok etkileyici bence zira insan sohbet edemediği, samimi duygular paylaşamadığı kimseyle ancak görüntü olarak başkalarının yanında bir önem verildiği görülür ama içe döndüğümüz zaman o yalnızlık hissi çok ağır olacaktır. Mahcubiyet kelimesinin altını sık sık çizeceğimiz bir eser ama haysiyet kelimesinin altını çizdiğimi hatırlamıyorum. Mahcubiyetin olduğu ama haysiyet kelimesinin insanın yaşamını ne denli etkilediğine dair tüm eserin özeti belki de. Başkaldırısı mı boyun eğişi mi bilmiyoruz lakin Bu eseri okuyanların ise idealizm uğruna, görünen güzellikler uğruna görünmeyenleri heba etmemeyi doğru bulacağına inanıyorum. Yazarın, her hissi bizzat aktarmayı başardığı bir eser. Ben severek okudum. Sizlerin de okuma zevkine hitap edeceğine inanıyorum. Kitapla ve edebiyatla kalın
Mahcubiyet ve Haysiyet
Mahcubiyet ve HaysiyetDag Solstad · Yapı Kredi Yayınları · 20192,493 okunma
·
21 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.