Nasıl ki insanlar birbirlerine bağlıysa, nesiller bir aile hattından geliyorsa, aynı şekilde, medeniyetler de tarih denen çok daha büyük bir bütünün birimleridir. Bunlar insan hayatının merhaleleridir. Medeniyet, muhtelif halkların, nizamların ve inanışların neticesidir. Yalnız kendi tarihiyle ilgilenen kimse muhakkak ki mutaassıp bir ırkçı veya dindardır. Bir ilim adamı, açık düşünceli bir münevver, sevgi bağlarıyla vatanına bağlı olmakla beraber, kendisini kin ve hudut tanımayan bir zihin ülkesinin vatandaşı sayar. Eğer böyle bir kimse, eserine maksatlı politik hükümler, ırk tefriki veya özel dinî fikirler sokarsa ismine lâyık değil demektir. Aksi halde, meşaleyi taşıyan ve aldığı mirası zenginleştiren bütün halklara karşı minnet duymaktan çekinmez.