Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

FOTİK HAPŞIRMA REFLEKSİ NEDİR?
Işığa Baktığınızda Neden Kontrolsüz Bir Biçimde Hapşırmaya Başladığınızı Biliyor musunuz? Hapşırma, burun mukozasını rahatsız eden parçacıklar sebebiyle yarı-otonom olarak gelişen ve ciğerlerdeki havanın çok hızlı bir şekilde burun ve ağızdan dışarı çıkması durumudur. Hapşırığın hızı saatte 160 kilometreye kadar ulaşabilir. Hapşırmaya çalıştığınız fakat bir türlü hapşıramadığınız zamanlarda büyüklerinizden "Kafanı havaya kaldır ve ışığa bak." diye bir tavsiye almış olabilirsiniz. Eğer bu tavsiyeyi uyguladıysanız işe yaradığını da görmüş olabilirsiniz. Bu tavsiyenin çalışıyor olma nedeni, özünde bilimsel bir temele dayanıyor olmasıdır. Bir sinema salonundan ya da karanlık bir odadan çıkıp güneş ışığına maruz kaldığınızda kontrolsüz bir hapşırık krizine tutulduğunuzu daha önce fark etmiş miydiniz? Eğer cevabınız evet ise, siz de toplumun %20-35'inin sahip olduğu bir durumun kurbanısınız. İyi ama ışık neden hapşırmamıza sebep oluyor? Işık ile hapşırmanın ne tür bir ilişkisi var? Işık, beyinde nasıl bir aktiviteye sebep oluyor ki kişide hapşırma gerçekleşiyor? Söz konusu duruma "fotik hapşırma refleksi" adı veriliyor. Fotik hapşırma refleksi parlak bir ışık retina ile temas ettiğinde, kişinin gösterdiği hapşırma isteğidir. Antik Yunan filozofu Aristoteles, M.Ö. 350 yılı civarında kaleme aldığı "Problemler" isimli kitapta şu soruyu sorar: "Güneşin ısısı niçin hapşırığı tetikler?" Bu soru, fotik hapşırma refleksi üzerine tarihte sorulan ilk sorudur. Aristoteles bu durumu kitabında kendince açıklamaya çalışır. Ona göre güneşin ısısı nem oluşumuna yol açarak ağız ve burnumuzun içinde terlemeye sebep olur ve bizler de bu nemden kurtulmak için hapşırmak durumunda kalırız. Fena bir teori değil... Bundan yirmi yüzyıl sonra ise ünlü filozof Francis Bacon aynı konu üzerine düşünür. Bacon'a göre Aristoteles'in teorisi doğru değildir çünkü gözleri kapalıyken güneşe baktığında hapşırmadığını fark etmiştir. Ona göre ışığın hapşırmayı tetiklemesinin sebebi ise güneşe çıktığımızda gözlerimizin sulanması ve bu suyun burnumuza geçip hapşırmaya neden olmasıdır. Bu teori de tıpkı Aristoteles'inki gibi iyi bir tahmin olsa da doğru değildir. Bacon'dan sonra konu üzerine uzun zaman çalışılmadı. Taa ki 1964 yılında gerçekleştirilen bir deneye kadar. Bu deney sonucunda fotik hapşırma refleksinin genetik olarak aktarılan bir fenomen olduğu kaydedildi. Deneye göre refleks tek bir ebeveynden geçebiliyordu ve bu sebeple ebeveynlerinden biri fotik hapşırma refleksine sahip olan çocuklarda aynı durumun görülme olasılığı %50'ydi. Zürih Üniversitesi'nden profesör Nicholas Langer, bu durumun sebebini ortaya çıkarmak üzere bir EEG çalışması yürüttü. Deney kapsamında yirmi katılımcıyla çalışan Langer, fotik hapşırma refleksine sahip olan ve olmayan insanların beyinlerinin ışığa nasıl tepki verdiğini inceledi. Elde ettiği sonuçlar ise bu durumun diğer refleksler gibi yalnızca beyin sapı ve omurilikle ilgili bir tepki olmadığını, beynin diğer kortikal alanlarını da etkilediğini gösterdi. Langer, ulaştığı sonuçlar neticesinde fotik hapşırma refleksinin sebebine dair iki farklı teori üretti. Bunlardan bir tanesi, bu reflekse sahip olanların gözlerinin ve beyinlerinin görüntü işleme merkezinin diğer insanlara göre daha hassas olmasıydı. Bu kişilerde yüksek ışığa maruz kalmak beynin belirli bölümlerinin, özellikle de hapşırmamızı kontrol eden somatosensori sistemin uyarılmasına sebep oluyordu. İkinci teori ise Aristoteles ve Bacon'ın düşünmüş olduklarıyla benzerlik gösteriyordu. Bu teoriye göre fotik hapşırma refleksinin sebebi burnun bir şekilde irite olmasıydı, ancak tarihin iki önemli filozofunun öne sürdüğü gibi bu durumun nemle hiçbir ilişkisi yoktu. Burundaki bu rahatsızlığı yaratan, yüzümüzün duyarlılığından ve motor kontrolden sorumlu olan trigeminal sinir adı verilen beyin bölgesiydi. Peki bu iritasyonun sebebi tam olarak nedir? Az önce sözünü ettiğimiz trigeminal sinir, beyinde optik sinirlerin yanında bulunmaktadır. Karanlık bir ortamdan güneşe çıktığımızda ve âni ve yoğun bir ışığa maruz kaldığımızda ise retinamız optik sinir aracılığıyla beyne sinyal göndererek gözbebeğimizi küçültmesi gerektiğini bildirir. Ancak bu sinyal kimi zaman optik sinirin yanında bulunan trigeminal sinir tarafından algılanabilir ve sinyaller karışarak beynimiz burnumuzun irite olduğu mesajını alabilir. Kısacası olay yalnızca bir sinyal karışıklığından kaynaklanıyor olabilir. Fotik hapşırma refleksi için elimizde bulunan en sağlıklı açıklama da budur. Netice olarak bu durum kesinlikle genetik olarak aktarılmakta, kişilerde bir ya da çoğu zaman birkaç kez art arda hapşırmaya sebep olmakta ve beyindeki bir sinyal karışıklığından kaynaklanmaktadır. İlginç, değil mi?
·
10 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.