Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

377 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
Mazlum ÖZEL ‘KANLI TOPRAKLAR’ ROMAN İNCELEMESİ YAPI: 1-Romanın Kimliği: 1934 yılı, Ağustos sonları. 2-İsim-içerik ilişkisi: Romanda geçen tüm haksızlıklar, ölümler, toprak(lar) için yaşanmıştır. 3-Olay örgüsü ve karakter analizleri: Romanın baş karakteri olan Topal Nuri’nin(bundan sonra Topal ismiyle anılacaktır)katipliğini yaptığı fabrikada başlayan roman, Topal’ın bir nevi projelerinin pratiğe geçmesiyle devam eder. Topal, zengin olmak uğruna önce çalıştığı fabrikanın sahibi Nedim Ağa’nın gözünü boyayıp, ağanın en yakın adamı haline gelmişti. Öyle ki yazın ağanın ona verdiği Börücek Yaylası’na gidip gelirdi. Topal, fabrikada çalışan Kantarcı Mustafa’dan hiç hoşlanmaz hatta nefret etmektedir. Ancak çıkarları söz konusu olduğu için Kantarcı Mustafa’ya önceleri açıktan beslediği düşmanlığı bir şekilde dostluğa çevirmeyi başarmıştır. Topal, Nedim Ağa’nın zaaflarını ve huyunu bildiği için onu elde etmek uğruna öncelikle Kantarcı Mustafa’nın zaten halinden pek memnun olmayan karısı Şehnaz’ı Nedim Ağa’ya metreslik yapsın, hem de kendi işini de görsün diye ayartmış, yaptığı entrikalarla bir şekilde Kantarcı Mustafa’yı cezaevine tıktırmıştır. İçten pazarlıklı Topal, yine çıkarları uğruna Şehnaz’ı da kullanıp Ağa’ya önce konak aldırmış, kendine de hep hayalini kurduğu sebze komisyonculuğu dükkanı için yer tutmuştu. Ardından sözde Nedim Ağa’yı düşündüğü için fabrikadan ayrılmış, kendi yazıhanesine gelip oturmuştu. Öyle ki Nedim Ağa, yaptığı bu ‘iyiliklerle’ Topal’ı daha fazla sevmiş, ne isterse yapar hale gelmişti. Topal bir yandan Nedim Ağa ile Şehnaz’a çöpçatanlık yapıp onları buluşturadursun bir yandan da kendisi Şehnaz’a kur yapıp ki Şehnaz’ın da bunu yaptığını bilerek, ona güven vermeyi amaçlamıştır. Ayrıca planlarıyla hapse tıktırdığı Kantarcı Mustafa’yı da ziyaret etmekten çekinmeyen Topal, Kantarcı’nın güvenini tazelemeyi de unutmamıştır. Tüm bu plan ve projelerinin esin kaynağı olan eski dostu Kabak Hafız’ı bizlere hatırlatıp duran Topal, yaptığı her işte onu model alıyor, onun bu tip durumlarda nasıl davranacağını, nasıl düşüneceğini hesap edip öyle hareket etmeyi hedefliyordu. Ayrıca iş yaptıkları diğer fabrika katibi Katip Tevfik ile hırsızlık yapmayı ihmal etmiyordu. Tek başına tüm bu insanların ve işlerin üstesinden gelen Topal, bir gecede kendi karısını boşayıp rahat bir nefes almış, yükten kurtulmuştu. Karısını boşama sebebi ise karısının Nedim Ağa’yla yaptıkları yüz kızartıcı işlerden haberdar olması, ve o gece ona bunun gerçekten böyle olup olmadığını sormasıydı. Böylece kadın o geceyi komşularında geçirmiş, sabahında ise Nedim Ağa’nın evinin yolunu tutmuştu. Her şeyi bir bir Nedim Ağa’nın karısına anlatmayı hedefleyen Topal’ın karısı, nedense Nedim Ağa’ların evinde her şeyi anlatamamış, ancak ağanın karısına şüphelenmesi için yeterince davranış sergilemişti. Bu olayda da Topal şimşek hızıyla aklına gelen piçliklerle sıyrılmış, bir kez daha sözde Ağa’sını düşünerek onu kurtarmıştı. Hoş, Nedim Ağa’da kurnaz geçinerek safın kralı olduğu için Topal’a bir kez daha minnet, bir kez daha saygı duymuştu. Zekasına hayrandı. Topal’ın ‘ahret becısı’ olan Nedim Ağa’nın karısı Pamuk Teyze, ahret bacısını ortada bırakmamış, biraz da Topal’a nispet olsun diye onu evinde misafir kabul etmişti. O günden sonra ‘Topal şeytanına’ kin beslemişti. Yalnızca Pamuk Teyze değil, iki oğlu da aynı şekilde kin besliyorlardı. Nitekim önce büyük oğlan, ardından Pamuk Teyze, Topal’ın yazıhanesine gidip ona haddini bildirmişlerdi. Bu kavgalar sürüp giderken Topal yine düşünmekte, yazıhanesinin üst katında oturan Şehnaz’la gününü gece, gecesini gün etmekte, halinden memnun, ağayı eline avucuna almış olmanın verdiği mutlulukla günler geçirmekteydi. Nedim Ağa ise son olaylardan sonra karısı tarafından tutulan adamların takibinde, bunu bilmekte ve Şehnaz’a olan aşkıyla yanmaktaydı. Şehnaz’ın şu sıralar ‘Topal itiyle’ beraber olduklarını adı gibi bilmekteydi. Onu kıskanıyordu. Aşık olmuştu ‘yeşil, iri gözlü Şehnaz’a. Sürekli onun yeşil, iri gözleriyle, dolgun fiziğiyle yanıp tutuşuyor, aşkından ölüyordu. Ah şu erkek suratlı karısı Pamuk olmasa! Şehnaz ise, Kantarcı Mustafa’ya boşanma davası açmış, kendi evinde, kendi konağında mutlu mesut yaşıyordu. Bir de sevgilisi Topal eklenince zevkten dört köşe oluyordu tabi. Topal’ı seviyordu Şehnaz, ama nedendir ona güvenemiyordu. Topal’ın dini imanı, Allah’ı paraydı, kendisini yeri geldiği zaman tek kalemde silmekte tereddüt etmeyeceğini biliyordu. Çünkü kendisi de, kocası Mustafa’ya böyle yapmıştı. Mal, mülk, rahat yaşam sevdası onu bu yollara sokmuştu. Halinden de memnundu. Nedim Ağa filan umurunda değildi artık, alacağını almış, emeline ulaşmıştı. Onun tek isteği Topal’dı artık. Çünkü Topal zeki, kurnaz, gemisini yürütendi. Elbet bakacaktı ona, onu konaktan konağa taşıyacak, elbiselere, takılara boğacaktı. Topal ise Ağa’yı sömürmenin, milyonları kazanmanın ve hayalindeki çiftliği kurmanın peşindeydi. Her yol mubahtı Topal için. Onun için maneviyat diye bir şey yoktu. İnanç vs. bunlar içi boş şeylerdi Topal için. Aslında Topal’ın tüm hayatı Şehnaz’a romanın 166. Sayfasında dediklerinde özetlenmişti Orhan Kemal tarafından. Şimdi Topal efendiye! Kulak verelim. ‘’Biliyor musun nedir milyon?’’ Kadın başını, ‘’hayır’’ demek istercesine kaldırdı. ‘’Bilmiyorsun ama bil, öğren ve sen de aşktan önce milyon iste. Milyonun olduktan sonra aşkı da, dini imanı da, Allah’ı da satın alabilirsin. Hatta sana daha önemlisini söyleyeyim: Milyonun olduktan sonra ne namusa, ne şerefe haysiyete, ne dine imana, ne de Allah’a ihtiyacın olur. Allah, fakir fukaranın dayandığı bir kuruntudur, kuruntu!’’ İşte Topal’ın hayatı buydu. Milyon! Bundan sonra Topal, Şehnaz, Nedim Ağa ve diğerlerinden kısmen kopuk olarak devam etti hayatına romanda. Topal, bu kavgalar, gürültüler vesilesiyle bir süre ortalıkta görünmemek için sebze komisyoncusu olan arkadaşı Haydar’ın evine gitmişti. Sebze komisyoncusu Haydar, kendine göre kurnaz geçinen, başkalarının emeklerini çalmaktan çekinmeyen, ‘küçük Topal’ gibi bir şeydi. Sebze ve meyvelerini, İstanbul, Ankara, İzmir’deki büyük komisyonculara sattığı köylünün gelip hakkını istediği, her defasında bin bir palavrayla onları başından savan bir adamdı. Bununla birlikte defineci arkadaşlarıyla girişmiş olduğu definecilik dalaveresi işleri vardı. Topal’ı evinde karısı ve dul yeğeniyle yalnız bırakıp giden, ardından da erkeğim diye geçinen biriydi. Topal bir fırsatını bulmuş, zaten gözleri fıldır fıldır, eski kocasını bilmem kaç kere aldatmış olan komisyoncu Haydar’ın dul yeğeniyle ilişki yaşamaya başlamıştı. Hatta bir gece karısına bile niyeti bozmuştu ki kadın da Topal’a yüz vermişti. Fırsatını bulamamışlardı namussuzluklarının. Haydar bazı sıra Topal’dan şüphelenmişse de Topal bunu sezip ona göre davranmış, Haydar’ın da güvenini tazelemişti. Bir gün Haydar, Topal’a paşazade Hakkı’dan söz etmiş, bilmem kaç dönüm arazisinin olduğu ‘Kanlı Topraklar’dan dem vurmuştu. Bizim Topal’ın da haliyle iştahı kabarmış, oralara bir an önce el atmak için sabırsızlanmıştı. Bu arada Topal’ın karısı memleketi İncesu’ya(Kayseri), kardeşinin evine gitmişti. Nedim Ağa’nın karısı Pamuk Teyze ise şaşı olan kızını evlendirmek düşüncesiyle Topal’ın konusunu açmıştı kocasına. Erkek suratlı karı ahret bacısını sırtından vuracaktı. Nasıl olsa onun bir daha buralara gelmeyeceğini düşünüp, kızını Topal’a vermek istiyordu. Topal’a hayran Nedim Ağa’da böyle bir şey istiyordu zaten. Bu sayede karısı tarafından konulan ‘Topal’ yasağı kalkacak, Topal ile görüşebilecek ve Şehnaz’ına kavuşacaktı. Ayrıca Şehnaz’da boş durmayıp, Topal ile kurdukları hayaller doğrultusunda Nedim Ağa’ya mektup yazıp, konağında temizlikçilik yapan kadın aracılığıyla Nedim Ağa’ya ulaştırıyordu. Çünkü aynı kadın, Nedim Ağa’nın fabrikasında çalışan bir işçiydi aynı zamanda. Nedim Ağa’dan gelen mektupları da, Ağa’nın odacısı olan kız yüzlü oğlan getiriyordu Şehnaz’a. Odacı bütün olanları biliyordu çünkü Ağa’nın okuma yazması olmadığı için Şehnaz’ından gelen mektupları odacıya okutuyor, ardından cevabını kendisine yazdırıyordu. Bu arada şaşı kızını Topal’a vermeye çalışan Pamuk Teyze’nin planı tutmuş. Şaşı kızla Topal nişanlanmıştı. Şehnaz bu olayı duyunca, mektup götürüp getiren kız yüzlü odacıyla kaçmıştı. Zaten bunlar birkaç kez beraber olmuşlardı konakta. Topal elden çıktığına göre artık yaşlı Nedim Ağa’yla ne işi vardı ki Şehnaz’ın, zaten almıştı alacağını. İlçede böyle olaylar zincirleme gelişirken Topal, Haydar’la olan durumu Nedim Ağa’ya yani kayınpederine anlatmış, kayınpederin ağzını sulandırmıştı. Öte tarafta komisyoncu Haydar, Kuyumcu Sırrı Usta, ve sahte paşazadeyle (sahte paşazadenin olaylar üzerinde pek bir etkisi yok, kırmızı boyalı 1929 model Ford’u ordan buraya sürerek arkadaşlarını götürüp getirmekten başka) kendi entrikalarını çevirip Topal’ın ve kayınpederi fabrikatör Nedim Ağa’nın paralarını götürmenin planlarını yapıyorlardı. Bunların yanında o toprakların gerçek sahibi, paşazade Hakkı bey bir şekilde, Orhan Kemal’in deyimiyle hinoğlu hinlerin ortamına girmişti. Hakkı bey saf, temiz yürekli, biraz da felsefi bir kişilikti. Elinde on binlerce dönüm arazinin tapusu olmasına rağmen ses çıkarmayan, köylüleri oldukları yerden etmeyen, ancak parasız olduğu için topraklarını cüzi fiyatlara elinden çıkaran bir adamdı. Zaten Topal’ı ve kayınpederini ilgilendiren konu buydu. Ucuza çok ucuza toprak almak. Bu doğrultuda hareket eden Topal ve kayınpederi Topal’ın öncülüğünde bu işe girmek istemişlerdi. Tabi her zamanki gibi Topal’ın kendi planları da vardı. Ekip toplanıp toprakları görmek için yola koyulmuşlardı. Orada Ali Şahin onları beklemekteydi. Ali Şahin fazlasıyla sol görüşlü, hatta komünist biriydi. Tuhaf bir kişiliği vardı. Define avcılarından biriydi o da. O köyde ayrıca Şerif Ağa, yeğeni Yaşar, Sinan Efendi, Kabak Hafız! Vardı. Kabak Hafız, Topal’ın eski dostu, akıl hocası, muhabbetini özlediği Kabak Hafız. Köyün imamıydı. Allah, din gibi şeyleri(onlar için Allah ve din, ‘şey’den ibaretti) kullanıp milletin gözünü bağlayan, din tüccarı şerefsiz Kabak Hafız. Şerif Ağa köyün ağır basan ağasıydı. Köylü onun elinin altında çalışırdı. Yeğeni Yaşar da yaramaz herifin tekiydi. Ağasının izinde. Sinan Efendi’yse Topal gibi düşünen, çıkarcı, Kabak Hafız’la bazı konularda beraber hareket eden bir adamdı. Adam mıydı orası da tartışılır işin gerçeği. Bu Sinan Efendi, Ali Şahin’in eski can dostu, yoldaşıydı. Ama şuan çıkarları doğrultusunda Şerif Ağa’sı ve diğer köylüler gibi muhafazakar takılıyordu. Sinan Efendi köyün kurtarıcısıydı. Sayısız kez köylüyü ve Şerif Ağa’yı, bu toprakların gerçek sahiplerinden korumuş, kurtarmıştı. Bir şekilde planını tutturmuş, köylünün buradan çıkarılmasına mani olmuştu. Bu topraklar zamanında buralardan giden Ermeniler’in ve paşaların toprağıydı. Ermeniler neyse de paşaların torunları tapu sahibiydi ve arada gelip topraklarını kontrol ediyorlardı, ellerinden bir şey gelmiyordu başkaca. Çünkü Sinan Efendi ne yapıp yapıp onlarla başa çıkıyor, köylüye rahat bir nefes aldırıyordu. Zaten toprakların önemli bir kısmına da tek başına sahipti. Ektirip biçiyor, kazanıyordu. Topal ve arkadaşlarının 1929 model külüstür Ford’la köye geldiklerini evinin balkonundan izledi. Köylü çocuklar da ona haberi getirdi zaten. Gelenleri tanımıştı Sinan. Sahte paşazade, paşazade Hakkı, komisyoncu Haydar ve Kuyumcu Sırrı Usta, diğerini tanımamıştı. Bunlar böylece doğrudan Ali Şahin’in evine gittiler. Define avcıları, Topal ve paşazade Hakkı ilk gece define avına çıktılar, yağmur yağınca ger dönmek zorunda kaldılar, Topal hastalanmıştı bu arada. Sabaha kadar öksürdü. İkinci gece yine öyle, eli boş. Sabahı ise köy yerindeki Sümbül’ün kahvesine gittiler erkenden. Bu arada Topal ve eski dostu Kabak Hafız karşılaşmış, konuşmuşlardı. Kabak Hafız, Topal’ın bu topraklara girmemesi tavsiyesinde bulunmuştu, kendi çıkarlarına böylesi uygun düşüyordu. Ama Topal her zaman dinlediği eski dostunu bu kez dinlememişti. Söz konusu topraktı çünkü. Kabak Hafız işin ciddiyetini anlamış, hele de Topal’ın, Nedim Ağa’nın damadı olduğunu öğrenince büsbütün anlamıştı. Şerif Ağa ve Sinan Efendi’ye durumun ciddiyetini, Topal’ın ne kadar tehlikeli biri olduğunu anlatmıştı. Ayrıca şu sıralar iktidarda olan Halk Fırkası’nın desteğini de almaları için Sinan Efendi elinden geleni yapmış, kendisini bu partiye geçirmekle kalmamış, Serbest Fırka’dan yana olan Şerif Ağa ve köylüleri de Halk Fırkası saflarına çekmişti. Ancak böylece onlara hiçbir şey olmazdı. Sinan Efendi partiye gidip durumu izah ettiğinde partililer kanunun keyfiyete göre işlemediğini ona söylemişler, ama rahat olmalarını da istemişlerdi. Çünkü parti adam kazanmıştı. Onca adamı bırakmak istemiyorlar ancak kanunlara da karşı gelemezlerdi. Bu iş böyle muallakta kaldı. Sümbül’ün kahvesinde otururlarken köylülerde gelmeye başladı. Nihayet Kabak Hafız, Sinan Efendi sonrasında da Şerif Ağa ve yeğeni Yaşar gelmişlerdi. İki taraf bir süre diken üstünde bakışmışlar, psikolojik baskı yapmışlardı birbirlerine. Sonunda kavga çıkmış ortalık karışmıştı. Bu arada Topal toprakların tapusunu almış, çiftliğini kurmanın hayalini yaşatıyordu içinde. Kavgadan sonra Yaşar annesiyle konuşmuş, annesi ise köylü kadınları örgütlemek için sokaklarda naralar atıyordu. Sonunda Yaşar, yılanın başı Topal ve Nedim Ağa’ya hadlerini bildirmek için ilçeye gitmişti. Belinde silahıyla fabrikada Nedim Ağa’nın odasını basan Yaşar, ikisini de orada buldu. Topal sivri zekasıyla ortamı yumuşatıp Yaşar’ın asıl düşmanının kendileri değil, yandaşları Sinan Efendi olduğunu söylemişti. Yaşar’ı buna ikna edip gönderdi. Yaşar, gençliğinin de verdiği atarlılığıyla hızla oradan uzaklaşıp köy yerine gelmiş, olanları anlatmıştı millete. Topal’da bu arada boş durmamış, Sinan’ın evini yaktırmak için adam tutmuş, evi o gece yaktırmıştı. Sinan, karısı, küçük kızlarıyla köy yerine inmiş, canlarını zor kurtarmışlardı. Sinan olanları Yaşar’dan biliyor, Yaşar ise Topal’ın anlattıklarıyla Sinan’a son darbeyi indirmek için fırsat kolluyordu. Nitekim bunlar köy yerinde buluşunca kıyamet koptu. Bu arada Topal, Sinan’ın evini Nedim Ağa’nın Şehnaz’ıyla kaçan odacıya yaktırmıştı. Odacı, Şehnaz’ı Topal için kaçırmıştı, kendisi fabrikada çalışan Boşnak kızına aşıktı çünkü. Topal’ın evi yakınca ona vereceği parayla kaçmıştı gerçek sevgilisiyle. Evi yanan Sinan Efendi, bunun Yaşar’dan bilip elinde silahıyla ortalıklarda bas bas bağırıyordu. Haberi alan Yaşar, demek iftira atıyor diye düşünüp silahıyla köy yerine gelmişti. Yaşar ve Sinan Efendi birbirlerini gördükleri sırada kavgaya tutuşmuşlardı. Sinan Efendi bir iki tokat yiyip yere yuvarlandıktan sonra Topal’ın ona söylediklerini düşündü, ‘’gerekirse çek vur, Nedim Ağa arkanda, bilirsin adamı ipten alır o’’ gibi şeyler söylemişti Topal. Sinan silahını çekip bir anda patlatmıştı Yaşar’a. Yaşar olduğu yere yıkılmıştı, bu sırada Yaşar’ın annesi rahmetli kocasının tüfeğini kapıp gelmişti, Sinan Efendi ise silahını atıp kaçmıştı oradan, Yaşar’ın annesi ise Sinan Efendi’nin karısına ve kızlarına silahı doğrultup tetiği çekmişti. Yavrularına kendisini siper eden anne vurulup yatıyordu. Oluk oluk akan kan. İşte ‘Kanlı Topraklar’ böyle oluyordu. 4-Bakış açısı ve anlatıcı: Tanrısal bakış açısı. 5-Zaman: Vakıa zamanı-1934, Yazılış zamanı-1963, İtibar zamanı-3-4 ay 6-Mekan: 6.1-Çevresel Mekan: Adana, İncesu, Şahut’un mekanı, Tahsin’in mekanı, Sümbül’ün kahvesi, fabrika, Nedim Ağa’nın konağı, Şehnaz’ın konağı, Komisyoncu Haydar’ın evi, Topal’ın yazıhanesi, Adana’nın bir köyü, Bürücek yaylası, Ali Şahin’in evi. 6.2-Algısal Mekan: 6.2.1-Açık ve Geniş Mekan: Fabrika, Yazıhane, Haydar’ın evi, Şehnaz’ın konağı, Bürücek yaylası. 6.2.2-Labirentleşen Mekan: Fabrika, Yazıhane, Nedim Ağa’nın konağı, Ali Şahin’in evi, Sümbül’ün kahvesi, Adana’nın bir köyü, Topal’ın kendi evi. 7-Kişiler: 7.1-Başkişi: Nuri Haktanır (Topal Nuri) 7.2-Norm Karakter: Nedim Ağa, Katip Tevfik, Komisyoncu Haydar, Şehnaz, Odacı. 7.3-Kart Karakter: Pamuk Teyze, Nedim Ağa’nın oğulları, Topal’ın karısı, Fabrika Genel Müdürü, Batıdan getirilen gözü açık işçiler, Kabak Hafız, Şerif Ağa, Yaşar, Topal’ın komşuları. 7.4-Fon Karakter: Kantarcı Mustafa, Fabrika işçileri, Şahut, Tahsin, Kooperatif bakkalı, Köylüler, Sinan Efendi, Ali Şahin, Paşazade Hakkı, Kuyumcu Sırrı, Nedim’in şaşı kızı. KORA ŞEMASI Ülkü Değer Kişiler: Kantarcı Mustafa, Fabrika Genel Müdürü, Köylüler, Fabrika işçileri, Topal’ın karısı. Kavramlar: Namus, Şeref, Onur, Haysiyet, Adalet, Hukuk, Dini ve manevi değerler. Semboller: Kravat, Havalandırma Aspiratörü. Karşıt Değer Kişiler: Topal Nuri, Nedim Ağa, Şehnaz, Şerif Ağa, Yaşar, Katip Tevfik, Pamuk Teyze, Nedim’in oğulları, Komisyoncu Haydar, Kuyumcu Sırrı Usta. Kavramlar: Menfaat, Maddi değerler, Yalan, Sahtecilik, Dolandırıcılık, Sömürü. Semboller: Silah, Toprak, Fabrika, İçki. İzlek: Aç gözlülük, ihanet, güven, sömürü. SONUÇ Orhan Kemal’in bu romanda bana göre vermek istediği öncelikli mesaj, bilhassa dindar görünen ancak tam aksi olan, dini yalnızca çıkarları uğruna kullanan kişilere karşı dikkatli olmak, böylelerini tanımak, bilmek ve oyunlarına gelmemektir. Çünkü roman boyunca Topal Nuri, yaptığı onca kötülüklere rağmen sinsiliği sayesinde, biraz da insanların ‘herkesi kendi gibi bilme’ düşüncesiyle başına gelecek olan kötülükleri engellemektedir. İnsanların saf din dışında veya insanların kendisinin dinin içine soktuğu, dinden saydığı doğmaların kullanılarak insanların ne hale getirilebileceği net bir şekilde anlatılmaktadır romanda. Orhan Kemal bunu yaparken dini yaşamak ile körü körüne inanmak arasında ince bir çizgi çizmiştir. Bu çizgiyi fark eden başkarakter Topal Nuri böylece insanları kullanmaktan, hatta öldürtmekten çekinmemiştir. Tüm kirli işlerine bir kılıf olarak uydurduğu dini değerleri sömürmüş, insanların bu konudaki hassasiyetinden faydalanmıştır. İnsanların mal, mülk sevdası için yapamayacağı şeyin olmadığını gösteren bu romanda birçok gizli mesaj da vardır. Mesela başkarakter roman boyunca Topal veya Topal Nuri olarak geçmektedir oysa romanın hemen başında bu karakter Nuri HAKTANIR olarak geçiyor. HAKTANIR. Hak tanımaz, gözünü bile kırpmadan insan emeği, hakkı yiyen Topal Nuri’nin soyadı tabi ki tesadüfen verilmemiştir ona. Buradan benim çıkardığım, insanlarla ilk karşılaştığımızda olduklarından çok farklı veya tam tersi görünebilirler. Oysa onları tanıdıkça, bildikçe hainlikleri, iki yüzlülükleri çıkar ortaya. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken bir başka husus ise, Nuri Haktanır’ın foyasını en yakınındakilerin bile çözememesidir. Çünkü Topal Nuri, insanlar ondan şüphelense bile küçük bir hamleyle tekrar eski güveni, hatta daha kuvvetlisini yerine getirmekte zorlanmamıştır. Ayrıca Nuri Haktanır’ın topal olmasına rağmen, romanın başından sonuna kadar, kimsenin ona içinden bile ‘Topal’ dememesinin nedeni varlıklı olması, ve zekası sayesindedir. Öyle ki romanda var olan neredeyse tüm kadın karakterler onunla ilişki yaşamış, ona gönül kaptırmışlardı. Romandaki insanlar fiziki güzelliğe neredeyse hiç önem vermeyen, tamamıyla zekaya ve servete önem veren insanlardır. Zaten Topal Nuri bu insanların bu anlamda bir üst seviyesine çıkmış biridir. Topal denmemesinin nedeni ise paranın kusurları örtmesidir. Topal’ın dışında Pamuk Teyze ve Şehnaz karakterlerinin isimlerine de değineyim. Pamuk Teyze, aslında isminin tam tersi, kaba, sert ve otoriter bir kadındır. Orhan Kemal burada bana göre yine her madalyonun iki yüzünün olduğunu vurgulamaktadır. Şehnaz ismi ise Orhan Kemal’in kitaplarında kullandığı ‘kötü kadın’ ismidir. Suçlu adlı kitabında da Cevdet’in üvey annesi olan, ona kötülükler eden kadının ismi Şehnaz’dır. Bunların dışında Topal’ın Kantarcı Mustafa’nın aklını çelmesi bir rakı sofrasında olur. Burada yine dikkat etmemiz gereken eğer böyle alışkanlıklarımız varsa veya yoksa bile böyle boşlukta kalacak bir ortamda bulunursak, çevremizdekilere iki katı daha dikkat etmemiz gerekmektedir. Sırlarımız konusunda da uyarıyor bizi Orhan Kemal. Nedim Ağa’nın başına ne geldiyse, zaafları yüzünden, sırlarının başkaları tarafından biliniyor olması yüzünden gelmiştir. Romanda neredeyse tüm karakterler ahlak yoksunu, çıkarcı, inançsız ve servet dışında hiçbir şeye değer vermeyen insanlardır. Romanda insanlığın belki de son umudu olan Kantarcı Mustafa’da bir rakı masasında Topal’a ve kötü düşüncelerine meze olmuştur. Ancak Orhan Kemal yine de umudumuzu yitirmememiz için ‘’Her firavunun bir Musa’sı vardır’’ sözünü romanda araya sıkıştırmıştır. Romanda okuyabileceğimiz tek güzel söz budur. Romanda bu sözün dışında ‘’Her koyun kendi bacağından asılır’’ ve ‘’Gemisini yürüten kaptandır’’ gibi sözler söylenir. İşçilerle ilgili ise ‘’İşçi en aşağılık, en değersiz biriydi ki insanlıkla ilgisi, insana benzemesinden ibaretti’’. Sözü geçmekte, zamanın zenginlerinin, ağalarının, fabrikatörlerinin birçoğunun böyle düşündüğünü anlamaktayız. Orhan Kemal bunları anlatmakla yetinmeyip bunların iç dünyasını da okuyucuya açıyor ki, böyle insanlarla karşılaşıldığında nasıl davranılması gerektiğini, böyle insanların bir sonraki hamlesini tahmin edebilmemizi daha da güçlendiriyor. Orhan Kemal yapmış olduğu başarılı karakter analizleriyle karakterleri adeta gözümüzde canlandırıyor, ister istemez aklımıza hayatımızda gördüğümüz buna benzer insanlar geliyor. Romandan çıkarılabilecek en önemli sonuç ise, kimseyi kendimiz gibi bilmemek, insanlara kolayca güvenmemek, dindar maskesi takmış insanlara karşı çok dikkatli olmak ve zaaflarımızı insanların eline koz olarak vermemektir.
Kanlı Topraklar
Kanlı TopraklarOrhan Kemal · Everest Yayınları · 2018453 okunma
·
280 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.