Bu eser, kısa roman ya da novella dediğimiz bir türde yazılmış. Yazar bize Asuman’ın yeni’nin duygusuzluğundan ve bu duygusuz yeniye düşkün herkesten yavaş yavaş uzaklaşmasını anlatıyor. Durmadan yükselen ve akıllanan(!) binalar, gösterişe meraklı alıcılar, yok olan ağaçlar, yeşilden yoksun soğuk duvarlı sokaklar aslında hepimizin içini daraltıyor. Tabii Asuman’ın içini biraz fazla daraltmış olacak ki bütün varlığını eski bir binaya ait hissetmeye ve her şeyi, herkesi kendinden uzaklaştırmaya başlıyor. Sevgilisi Mete, iş arkadaşları, dostları onun bu değişimini çılgınlık olarak görüyor. Çünkü “Normalin dışında gelişen her şey korkutuyordu onları. Düzenli, planlı her şeyi öngörebildikleri sıradan hayatlarında ciddi bir sapma yaratıyordu, Asuman.”(s.126)
Peki anormal kim acaba? Daha büyük evlerde oturup daha lüks eşyalara sahip olmak için çırpınan ve eşyaların da doğanın da ruhunu unutanlar mı yoksa Asuman mı? Okuyup cevap vermeli.
Daha söylenecek çok şey var ama neden söyleyeyim? Okuma ve fark etme keyfi dururken benden duymayın.