Gönderi

Âkif, Sevr'in ne manaya geldiğini o zamana kadar pek anlayamamış Kastamonu halkının dehşetle açılan gözleri karşısında, ne kadar vahim bir vaziyet içinde bulunduğu uzun uzun anlatmış ve davudî sesiyle şöyle devam etmiştir: "Milletler topla, tüfekle, zırhlı ile, ordularla, tayyarelerle yıkılmaz. Milletler ancak aralarındaki rabitalar çözülerek, herkes kendi havasını, kendi menfaatini, kendi menfaatini temin kaygusuna düştüğü zaman yıkılır. Bizi mahv için tertip edilen muahede-i sulhiye paçavrasını mücahitlerimiz Şark tarafında yırtmaya başladılar. Şimdi beri taraftaki dindaşlarımıza düşen vazife, Anadolu'muzun diğer cihetlerindeki düşmanlarını denize dökerek o murdar paçavrayı büsbütün parçalamaktadır. Zira o parçalanmadıkça İslam için bu diyarda bekâ imkânı yoktur. Ey cemaat-i Müslimin! Düşmanlarımızın bugün bizden istedikleri ne filan vilavet ne filan sancaktır; doğrudan doğruya başımızdır, boynumuzdur, hayatımızdır, devletimizdir. Ey cemaat-i Müslimin! Ağyar eline geçen Müslüman yurtlarının hali bizim için en müessir bir levha-i ibrettir. Islam'ın son mültecası olan bu güzel topraklarn düşman istilası altında bırakmayalım. Ye'si, meskeneti, ihtirası, tefrikayı büsbütün atarak azme, mücahedeye, vahdete sarılalım. Cenab-ı kibriya hak yolunda mücahede için meydana atılan azim ve iman sahipleriyle beraberdir."
Sayfa 42
·
6 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.