Gönderi

Verlain'den Tarancı'ya ya da Şair ve Gölgesi
Bir insanın bir şeyi anlatabilme, başkalarına anlamlı bir mesaj aktarma yetisi dili ile sınırlıdır. Dil, bu anlamda, algılanan gerçeğin dışa vurulması, somutlaştırılması, biçimlendirilmesidir. İnsan dili ile daha doğrusu dilinin gelişmişliği, anlatabilme gücü ile orantılı olarak düşünür; kendi dilinin sınırları içinde, dilinin tanıdığı olanaklar ölçüsünde kendi gerçeğini anlatır. Bu gerçek, eğer şiirle anlatılıyorsa, zaten onu başka bir anlatıma indirgemesi çok zordur. Eğer, bir başka dile aktarılıyorsa, o zaman, iş zor olmanın da ötesinde artık olanaksızdır. Çünkü özgün dildeki metin bir kez yazılmıştır. Aynı metnin aynı dilde bile yeniden yazılamayacağı düşünülürse, o metnin yabancı bir dile çevrildiğinde "farklı" olması kadar doğal bir şey olamaz. Bu durum, kuşkusuz, biraz da çevirinin iç sorunundan kaynaklanmaktadır: Bir dildeki bir sözcüğün karşılığının diğer dilde başka bir sözcük olmayışı... Farklılığı en aza indirgemek kaygısıyla sözcük, deyiş vb. özellikleri varış dilinde "aynen" korunmaya çalışma durumunda ise çeviri belki "doğru" olur, ancak, sonuçta kuru, sıkıcı, ruhsuz ve çoğu zaman da anlaşılması güç bir metin ortaya çıkar.
Sayfa 157 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
·
12 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.