Gönderi

Türkiye Cumhuriyeti, Mehmed Akif'in hem gazetesini kapatmış, hem kadim dostunu idamla yargılamış, hem de kendi peşine hafiyeler takarak izlemeye almıştı.. Çare olarak ülkeyi terk etmiş, ancak Mısır'a hicret ettikten sonra da takibattan kurtulamamıştı. Şeflik Rejimi, O'nun izin sürmüş, O'nunla ilgili istihbarat yazışmalarını, takip raporlarını 'Irtica 906' kodlu dosyada biriktirmişti. Yani Akif, yeni rejime göre artık bir 'kahraman' değil 'mürteci' ve sakıncalıydı. Yad ellerde hastalanan, yoksullukla kıvranan Milli Şairinin sıkıntılarını çözmek için adım atmak bir yana, O'na yardım edenlere bile iyi gözle bakılmamıştı. Bunun farkında olmalı ki Milli Şair, Türkiye'deki dostlarına gönderdiği fotoğraflarının ardına yazdığı mısralarla unutulma ihtimaline işaret edecektir: "Toprakta gezen gölgeme toprak çekilince / Günler şu heyûlayı da er geç silecektir / Rahmetle antlmak, ebediyet budur amma / Sessiz yaşadım kim beni nerden bilecektir?" Mehmed Akif'le ilgili takibat 11 yıl hasret kaldığı vatanına döndükten sonra daha da artmış, hasta yatağında bile görüşmeleri izlemeye alınmıştı. Dahası, Mısır'da yazdığı Gölgeler kitabının ülkeye sokulması engellenmiş, Safahat hakkında ise toplatılarak imha etme kararı verilmişti. Bu durum öldükten sonra da devam etmiş, O'nu anmak için yapılan küçük katılımlı programlar dahi soruşturma konusu olmuştu. Milli Şair, milletine armağan ettiği İstiklâl Marşı'nda, asla kabul edemeyeceğini belirttiği Vatanında Cüda' durumuna getirilmişti.
·
5 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.