Gönderi

Akif, sadece vatanından cüdâ olmanın ıstırabını çektiği için "münzevi" değildi. Hiçbir zaman anlaşılamadığı ve vatanına karşı beslediği samimi duygularına rağmen, vicdanlarda yargılandığı, yok sayıldığı ve toplum nezdinde idam edildiği için de “münzevi"ydi. Yaklaşık on bir yıl sonra Mısır'dan Türkiye'ye dönen Âkif, Şişli Sıhhat Yurdu'nda kendisiyle röportaj yapan Feridun Kandemir'e Hilvan günlerini anlatmıştı. Röportajda fitraten münzevi olduğunu dile getiren Âkif'in sözlerinde buram buram vatana duyduğu hasret ve Abbas Halim Paşa'dan sonra Hilvan münzeviliğinin nasıl çekilmez bir hal aldığı hissediliyordu. Kandemir'in "Özledin mi bizi üstad?" sorusuna kelimelere sığmayan hasretin derinliğiyle "Özlemek mi oğlum... Özlemek mi?" şeklinde kısa bir cevap veren Akif, bu acının büyüklüğünü bir daha kendi içinde görmek ister gibi gözlerini yumuyor, sonra, kesik kesik şu ateşli cümleleri sıralıyordu: "Mısır'dan üç gecede geldim. Bu üç gece, otuz asır kadar uzun sürdü. Orada on bir yıl kaldım. Fakat bir an oldu ki, on bir gün daha kalsaydım, çıldırırdım."
Sayfa 46
·
4 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.