Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

192 syf.
·
Puan vermedi
·
9 günde okudu
"Çekememezlik demokrasinin temelidir"
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, bu eser bildiğimiz klasik anlamda kişisel gelişim kitaplarından farklı bir eser. Ki zaten yazar şişirilmiş kişisel gelişim yazarlarıyla mukayese edilemeyecek kadar entellektüel birikimi geniş, müthiş bir genel kültüre sahip biri, ve aynı zamanda da bir filozof. Russell'ı keşfetmem, geçenlerde izlediğim Anaksimandros'lu :) Celal Şengör hocanın ve yine en sevdiğim felsefeci olan, Ahmet Arslan hocanın (bilmem anlata bildim mi?:d)  konuk olduğu programda Celal hocanın sürekli, program boyunca Bernhard Russell'dan dipnotlar vermesi ile yazara karşı merak uyandırdı bende. -Kimmiş, neyin nesiymiş yahu bu Russell denen herif? derken, bu kitabıyla karşılaştım, iyi ki de karşılaşmışım. Russell aristokrat bir ailenin içinde büyümüş bir kişi, zengin asilzede bir aile içerisinde kendini geliştirebilmiş ve en önemlisi ailesinin dönemin yönetim kademesinde kendine yer bulmasıyla ve buna paralel olarak Russell'ın bu türden yüksek bir çevrede yetişmesiyle dolayısıyla onun bu konuma kadar yükselmesinde başlıca etken olmuştur. Russell, bu kitapta çevreden edindiği tecrübi bilgi ve gözlemleriyle "Mutluluk" denen olguyu, kendi deneyim ve perspektifinden yola çıkarak anlatmaya, açıklamaya çalışmiş. Çevresinde gerçekleşen olaylara yaklaşımı ile bunlar üzerinden mutlu bir yaşamın nasıl olabileceğiyle ilgili çözümlerde, önerilerde bulunmuş yazar. Ama tavsiyelerinden önce insalarda mutsuzluğa neden olan etkenleri tek tek tespit etmeye  çalışımış. Russell'a göre mutsuzluğa neden olan başlıca etkenler; 1-Rekabet 2-Can Sıkıntısı ve Heyecan 3-Yorgunluk 4-Çekememezlik (burda ilginç tepitleri var) 5-Günah Dugusu 6-İşkence Korkusu 7-Kamuoyu Korkusu (Elalemciler diyorum ben buna:d) Russell'a göre, bireyin mutlu olabilmesi için insanın içe değil, dışa dönük bir yönelim, uğraşım içinde olması gerekir. Kısacası, Russell içinize yönelmeyin diyor; içinize yönelmeniz sizi melankolik bir ruh haline sürükler diyor; ancak dışa dönük, çeşitli bir uğraş içinde olursanız kendinizi mutsuzluktan koruyabilirsiniz diyor. Genelde hep içe yönelmemiz tavsiye edilir. Bir bakıma gereklidir de bu, ama Russell'ın anlatmaya çalıştığı gibi, insanın fazla içe yönelmesi insanı melankolik, bezgin, karmaşık bir ruh haline sokabilir. Asıl içe yönelmenin dozajını ayarlayabilmek çok önemdir burada. Kimisi iç dünyanın cazibesinden hoşlanır, kimisi dış dünyanın çeşitliliğine, kimisi de ikisinin dışında, kendi halinde kalmaktan hoşlanır. Nitekim yazar psikolog Irv D. Yalom'un işaret ettiği gibi; "Bazı insanlar doğuştan dışadönüktür, bazıları ise kendi halinde kalmaktan hoşlanır. Ben o yelpazenin kendi halinde kalma kısmına daha yakınım demek ki. Yalnız olmayı seviyorum." ÇEKEMEMEZLİK Russell'a göre mutusuzluğa neden olan başka bir faktör de, insanın çevresindekilerin başarılarını kıskanarak kendini "KÖTÜ"  bir ruh haline sokmasıdır. Ona göre insan bu düşünceyle kendi aklını manipüle etmektedir. insan doğası gereği bencil bir varlık olduğu için başarı karşısında çekememezlik baş gösterir. Bu çekememezliği engeleyebilmek içinse hayaranlık beslemesi gerekir insanın, der Russell. Bknz; "Çekememezlik, bu gibi sorulara yanıt bulamaz. îyi ki, insanda bu duyguyu etkisiz kılacak başka bir duygu, hayranlık duygusu da vardır, insanoğlunun mutluluğunu artırmak isteyenler, çekememezliği azaltıp hayranlığı artırmaya çalışmalıdırlar." "Hayran" kelimesinin kökekine baktığımızda hiçte yanlış bir tespitte bulunmamış Russell. Hayran olmak hayretten doğar. Hayret edebildiklerimiz merak ettiklerimizdir çünkü. Sonuç olarak çekememezlik karşısında durabilmek için başarı karşısında kıskanmak değil, hayret etmekle mutlu bir yaşama ulaşılabilir. Gerçekten de tarihe bakınca büyük buluşlar hep bir hayretle başlamıştır. Bknz; (Tesla, Newton, Albert Einstein vb.) Yukarıda da belirttiğim gibi Russell'ın ilginç, farklı bakış açıları var. Bunlardan birisi demokrasin çekememezlikten doğduğu düşüncesiydi. Russell'a göre demokrasi  çekememzliğin bir ürünüdür. Nasıl mı? Şöyle ki; İnsan doğası gereği bencil bir varlık olduğunu söylemiştik, işte insan bu benciliğinden dolayı etrafında bulunan herhangi bir kişinin başarısına sahip olabilmek için "eşit" bir ortamın sağlanmasını ister. Bu eşitliği sağlamak içinse demokrası istenir. Buna kanıt olarak, ateşli  demokratlara gözlemlememizi ister yazar.  Doğrusu tuhaf, ilgiç bir bakış açısı:)) Çekememezliğin bireyler de ebeveynlerin ve eğitmenlerin etkisiyle, taa çocukluktan itibaren başladığını söyler. Ona göre eğitmenlerin çocuklara hassasiyetle yaklaşmasının çok önemli olduğunu,eğitmenlerin çocuklar arasında birine diğerinden fazla ilgi göstermemesini, çünkü bunun o çocukta kıskançlığın doğmasına neden olacağını söylemektedir. Çoçuklara eğiten birinin hak dağıtımında adil olaması gerektiğini, dolayısıyla o çocukların toplum içerisinde dışlanmışlığına itilmesinin, ebeveynlerin ve hocaların büyük rol oynadığını belirtir. Buraya kadar benim dikkatimi çeken bölümlere değindim. Farklı bakış açıları edinebileceğiniz bir kitap.  Tavsiye ediyorum kesinlike. İyi okumalar.
Mutlu Olma Sanatı
Mutlu Olma SanatıBertrand Russell · Say Yayınları · 20134,043 okunma
·
23 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.