Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Mezhepler Tarihi Müelliflerinin 73 Fırka Hadisine Bakışı
73 Fırka hadisi, İslâm ümmeti içerisinde ortaya çıkan itikâdî mezhepleri tasnif etmek, onları tanıtmak ve genellikle de yanlışlıklarını göstermek (reddiye) amacıyla kaleme alınan makâlât türü eserlerin, özellikle tertibinde, müelliflerce esas alınmıştır. Bu hadis, makâlât yazarlarının, eserlerini yazış amacını, fırka sayısını, fırkalara bakışı ile onlara yaklaşım üslûbunu ve hatta zihniyetini şekillendirmiştir. Birçok makâlât yazarı, bu hadisteki 73 sayısının reel karşılığının var olduğunu gösterebilmek için eserlerini kaleme almış, kendi mezheplerini Cennet’e gidecek kurtulmuş fırka olarak tayin edip helak olacak diğer fırkaların sayısını 72’ye tamamlama çabasıyla değişik usullere başvurmuşlardır. Bu durum da, makâlât yazarlarını oldukça zor durumda bırakmış ve çoğunluğu mezheplerin sayısını bu rakamda dondurmak için aşırı gayretlere düşmüşler ve dolayısıyla bir takım tenâkuzlardan kurtulamamışlardır. Ayrıca bu müellifler, 73 fırkayı kendi zamanlarına kadar olan süreçte aramışlar, kendilerinden sonraki zamanlarda da yeni fırkaların ortaya çıkabileceği ihtimalini hesaba katmamışlardır. 73 fırka hadisinin sahih kabul edilmesi, makâlât yazarının diğer fırkalara bakışını ve zihniyetini şekillendirmiştir. Makâlât geleneği üzerine önemli araştırmaları bulunan Keith Lewinstein’e göre, bu hadis, geleneğe, dinî tarihe şematik bir tarzda yaklaşıma yol açmış, makâlât yazarlarının İslâmî doktrini statik, değişmez ve herhangi bir tarihî değişmeden yoksun olarak algılayışlarını desteklemiştir. Ayrıca, Câbirî’ye göre, makâlât yazarı, kendi zamanında diğer fırkalarla giriştiği tartışmalardan yola çıkarak, önceki fırkaları değerlendirmekte; böylece, zamanının ölçülerini geçmişe dayatarak ‘ideolojik ve epistemolojik bir emperyalizm’ uygulamaktadır. Bunun yanında, bu eserlerde, fırkalara, daha doğuşlarından itibaren fırka olarak bakıldığı ve görüşlerinin gerisindeki siyâsî içerikler ihmal edildiği için zaman ve gelişim ortadan kaldırılarak, okuyucu epistemolojik açıdan ‘tarih dışı’na itilmektedir. Genel olarak makâlât yazarlarının 73 fırka hadisi karşısında üç farklı tavır sergiledikleri söylenebilir: 73 fırka hadisini sahih sayanlar, sahih görmeyenler ve hadise yer vermeyenler. I- 73 Fırka Hadisini Sahih Sayanlar Söz konusu hadisin sahih olduğunu kabul eden makâlât yazarları çoğunluktadır. İlgili hadisi esas alan müellif, kendi mezhebini, kurtuluşa eren fırka tayin etmiş; böylece kurtuluşa eren fırkanın kimliği, yazardan yazara değişmiştir. Mesela, fırka-i nâciye, Ebu’l-Hüseyin el-Malatî, Abdülkâhir el-Bağdâdî, Ebu’l-Muzaffer el-İsferâyînî, Şehristânî, Fahreddin Râzî, Seksekî, Adududdin el-Îcî gibi Sünnî müelliflere göre, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’tir. İsmâilî âlim Ebû Hâtim er-Râzî’ye göre de fırka-i nâciye, Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat’tir, ancak bu terim, “Resulullah’ın Sünneti’ne sarılmış, ondan sonra ortaya çıkan bid’atçilerin bid’atlerini terk etmiş ve toplayıcı, hidâyet rehberi bir imâmın etrafında birleşmiş cemaat ehli ile birlikte bulunanlar” anlamına gelmektedir. Bir başka İsmâilî müellif Ebû Temmâm el-Harizmî’ye göre, fırka-i nâciye, Ehl-i Bâtın, yani İsmâiliyye; İbnü’l-Murtazâ’ya göre Zeydiyye; Ebû Abdillah el-Kalhâtî’ye göre, İbâdiyye’dir. Mu‘tezile’nin önemli simâlarından Kâdı Abdülcebbâr, fırka-inâciyeyi Mu‘tezile olarak yorumlamaya ve bunu delillendirmeye girişir. Ona göre, 73 fırka hadislerinde kurtuluşa ereceği söylenen “el-Cemâ‘a”, büyük çoğunluğu değil, sayıları az da olsa hakka isabet edenleri ifade etmektedir. Zira Allah, Kur’ân’da birçok âyette azınlığı överken, çoğunluğu zemmetmiştir. Ona göre, gerçekten Sünnet’e ve Cemaat’e sarılanlar, Mu‘tezile’dir. Ayrıca o, 73 fırka hadisinin kendi mezhebini destekler mahiyetteki başka bir rivayet şeklini de nakletmektedir. Buna göre, “Süfyân es-Sevrî, İbnü’z-Zübeyr’den, o, Câbir b. Abdillah’tan, o da Hz. Peygamber’den (s.a.v.) şöyle rivayet etmiştir: ‘Ümmetim yetmiş küsur fırkaya ayrılacaktır. Onların en iyisi (eberruhâ) ve en takvâlısı (etkâhâ), i‘tizâl eden gruptur (el-Fietü’l-Mu‘tezile)’. Bu hadisi rivayet ettikten sonra Süfyan es-Sevrî, ashabına ‘Bu isim ile isimlenin. Çünkü siz dalâletten i‘tizâl ettiniz’ demiş; bunun akabinde ashabı ona, ‘Amr b. ‘Ubeyd ve ashabı bu isimle isimlenmiştir’ deyince, bundan sonra bu hadisten hiç söz etmemiş, bilakis ‘onlardan tek bir fırka kurtuluşa ermiştir’ demeye başlamıştır.” 73 fırka hadisini sahih kabul edenler, hadiste geçen 73 sayısının hakikat mi, yoksa mecaz mı ifade ettiği konusunda ayrılırlar: Rivayetteki 73 Sayısının Hakikate Tekabül Ettiğini Düşünenler Bu grupta olan müelliflere göre, hadiste geçen 73 sayısı hakikate tekabül etmektedir. Yani, Hz. Peygamber’in beyan ettiği gibi ümmet 73 fırkaya ayrılmıştır. Buna göre müellif, kendi mezhebini kurtuluşa eren fırka olarak kabul ettikten sonra geriye helâk olacak 72 fırkayı belirlemek kalmıştır. Ancak burada müellifin aşmak zorunda olduğu bir engel daha vardır. O da, ana fırkaların sayısının 72’nin çok altında kalmasıdır. Bu zorluk, alt kollarıyla birlikte fırkaları 72’ye tamamlama gayretiyle çözülmeye çalışılmıştır. Tabii ki bu durum, sun‘î fırka ayrımlarına, yeni fırkalar üretilmesine sebep olmuştur. Her yazar kendi çağına kadar ortaya çıkan fırkaları 73’e ayırmakta, daha sonra gelen yazar, öncekiyle arasındaki zaman diliminde ortaya çıkan yeni fırkaları zikretmek için öncekinin saydığı bazı fırkaları ortadan kaldırmak veya birbiri içinde ele almak durumunda kalmaktadır. Mesela, Bağdâdî, kendi zamanında, Re’y şehrinde Neccâriyye’nin 10’dan fazla fırka olduğunu, ancak onların 3’e ircâ edilebileceğini söylemektedir. Zira, aksi takdirde 73 sayısı aşılmış olacaktır. Hadisteki 73 sayısını hakikat kabul eden makâlât yazarları, fırkaların sayısını 73’e tamamlamak için farklı tasnifler geliştirmişlerdir. Berbehârî (329/941), Âcurrî (360/970), İbn Batta (387/997) ve Seksekî (683/1284) gibi müellifler, fırka-i nâciyenin dışındaki ana fırkaların 4’e, onların da kendi içinde 18 kola ayrıldığını söyleyerek, 4x18 formülüyle 72 sayısına ulaşmışlardır. Bunun dışında, Ebu Mutî‘ en-Nesefî (318/930) ve İbnü’l-Cevzî (597/1200) gibi müellifler ile daha ziyade Hanefî kimliği ile ön plana çıkmış Keşşî (V/XI. yy), Irakî (VI/XII. yy), İbn Kemâl Paşazâde (940/1534), Birgivî (981/1573) gibi bazı yazarlar da fırka-i nâciye dışındaki ana fırkaları altıya, onları da kendi içinde 12’ye ayırarak 72 sayısına 6x12 formülüyle ulaşmışlardır. İsmâilî müellif Ebu Temmâm (IV/X. yy), fırka-i nâciye olan Ehl-i Bâtın’ın dışında tespit ettiği 11 fırkayı, 3 ana ihtilaf konusu altında 24’er kola ayırarak tasnif etmekte, 72 sayısına 3x24 formülüyle ulaşmaktadır. Bu tür kalıpları kullanmamakla birlikte 73 sayısına farklı şekilde ulaşan yazarlar da vardır. Mesela, Malatî (377/987), fırkaları Zenâdika (5), Cehmiyye (8), Kaderiyye (7), Mürcie (12), Râfıza (15) ve Harûriyye (25) şeklinde ele almak suretiyle 72’yi bulmaktadır. Münâvî (1031/1622), 73 fırka hadisiyle ilgili yaptığı açıklamada, fırkaların tasnifi hususunda 6x12 şeklindeki tasnif ile Ravâfız (20), Havâric (20), Kaderiyye (20), Mürcie (7), Neccâriyye (1), Dırâriyye (1), Cehmiyye (1), Kerrâmiyye (3) tarzındaki tasnifin de yapıldığını söylemektedir. 73 Fırka hadisini zikrederek fırkaların sayısının hadisteki 73 rakamına ulaşacağını beyân eden ilk müellif -tespit edebildiğimiz kadarıyla- Nâşî el-Ekber (293/906)’dir. Rivayetteki 73 Sayısını Mecaz Kabul Edenler Bazı müellifler, hadiste geçen 73 sayısının hakikat ifade etmediği ve Arap dilinde 7, 70, 700 sayıları hakkında cârî olduğu üzere, kesretten kinâye olduğunu söylemektedir. İbnü’l-Cevzî eserinde, bazı âlimlere isnad ettiği 6x12 şeklindeki fırka tasnifini kendisi de tercih etmekle birlikte, ana fırkaların ayrıldıkları kolların sayıları ile bu kolların tümünün görüşlerinin ihâta olunamayacak kadar çok olduğunu söylemektedir. Bu konuda görüşlerinden bahsedilmesi gereken bir başka makâlât yazarı da, Fahreddin Râzî (606/1210)dir. Râzî, İ‘tikâdâtu fırakı’l-müslimîn ve’l-müşrikîn adlı eserinde fırkaların tasnifini yaptıktan sonra bir soru-cevap kurgusuyla yetmiş üç fırka hadisiyle ilgili görüşünü şöyle serdeder: “Sual: ‘Saydığın bu tâifeler yetmiş üçten fazladır. Halbuki Resûlullah daha fazla olacağını haber vermemiştir, o halde bu hadisi ne şekilde anlamak gerekir?’ denirse, buna verilecek cevap: “Burada Hz. Peygamber’in kastı büyük fırkaların anılması olabilir. Nitekim, bizim saydığımız fırkalar büyük fırkalar da değildir” şeklinde olur Ayrıca O, onların daha az olmayacak şekilde yetmiş üç fırka olacağını haber vermiştir. Daha fazla olmasının (hadisin anlamına) bir zararı yoktur. Kaldı ki, bu özet eser de meşhur fırkalardan pek çoğunu zikretmediği halde (73 sayısını aşmışken) nasıl böyle olmasın? Şayet onları ayrıntılı olarak zikretseydik, saydıklarımızdan kat kat fazlası olabilirdi. Haddizatında İmamiyye’nin yetmiş üç fırka olması gibi Râfızî fırkalarından herhangi bir tanesinde bile bu kadar fırka bulunabilir.” Görüldüğü üzere Râzî, yetmiş üç fırka konusunda iki yaklaşım sunuyor: İlki, hadisteki fırkadan kastolunanın büyük fırkalar olabileceğidir. Ancak bizzat Râzî, ana fırkaları, -risalede zikretmediği Ehl-i Sünnet’i de dahil edersek- dokuz olarak saymaktadır. Diğer mezhepler tarihi kitaplarında da büyük fırkaların adedinin on sayısını pek aşmadığı görülür. Böylece yetmiş üç sayısının büyük fırkaları ifade edemeyeceği ortaya çıkmış olur. İkinci olarak Râzî, yetmiş üç sayısının alt sınır olabileceğini öne sürmektedir. Yani Hz. Peygamber, fırkaların sayısının en az 73 olacağını, bundan az olamayacağını, ama fazla olabileceğini haber vermiştir. Ancak hadisin metninin gerçekten bu anlamı verip vermediği tartışmayaaçıktır. 73 sayısıyla ilgili farklı bir anlayışa sahip olan Devvânî’ye (908/1502) göre, 73 sayısı ana fırkalara hamledildiğinde bunların sayısının az oluşu, alt kollarına teşmil edildiğinde de fazla oluşu gibi bir düşünceye kapılmanın dayanağı ve gereği yoktur. 73 sayısı, fırkalar arasındaki ihtilaflı hususlara hamledilebilir veyahut da herhangi bir zamanda fırkaların bu sayıya ulaşmış olduğu düşünülebilir. 2) 73 Fırka Hadisini Sahih Görmeyenler İbn Hazm (456/1064), kâfir hükmünün kime verileceği ile ilgili bir konuda bazı kişilerin itikatta muhalif görüşler serdedenlere de kâfir deneceğini söylediğini ve bunların dayanak olarak ‘Kaderiyye ve Mürcie, bu ümmetin mecûsîleridir’ ve ‘Bu ümmet 70 küsur fırkaya ayrılacak, hepsi Cehennem’e girecek, biri Cennet’e girecektir’ şeklindeki hadisleri zikrettiklerini aktardıktan sonra, bu iki hadisin isnad bakımından sahih olmadığını, böyle olunca da, haber-i vâhidi delil kabul edenler için bile hüccet olamayacağını söylemektedir. Nitekim İbn Hazm da İslâm mezhepleri tarihiyle ilgili önemli bilgi ve değerlendirmelerinin bulunduğu el-Fasl adlı eserinde, fırkaları 73 sayısına göre tasnif etme şeklinde bir yola başvurmamıştır. Meşhur hadis münekkidi İbnü’l-Vezîr el-Yemânî (840/1436) de, ‘Ümmetim 70 küsur fırkaya ayrılacaktır. Tek bir fırka hariç, onların hepsi Cehennem’dedir’ şeklindeki rivayetin senedinde bir nâsıbînin bulunmasından dolayı sahih olmadığını; İbn Mâce’nin rivayetinde de sıhhat şartlarından herhangi birisi bulunmadığını, bu sebeple de Buhârî ve Müslim’in hadisi tahric etmediklerini belirtir. Tirmizî’nin sahih olarak kabul ettiği rivayet şeklinde ise, ‘tek bir fırka hariç, hepsi cehennemdedir’ ilavesinin bulunmadığının altını çizer. Ayrıca o, bunun fasid bir ilave olup sahih bir temeli olmadığını ve mülhidlerin hilelerinden biri olup olmadığından emin olunamayacağını, nitekim İbn Hazm’ın da rivayetteki bu ziyadeyi mevzu saydığını belirtir. 73 Fırka Hadisini Dikkate Almayanlar Bazı makâlât yazarları, 73 fırka hadisinden hiç bahsetmemekte ve fırka tasnifinde 73 sayısına ulaşma gayreti de göstermemektedir. Bunların başında Eş‘arî (324/936) gelmektedir. Eş‘arî, Makâlâtu’l- Islâmiyyîn’de 73 fırka ile ilgili hadislere dair olumlu veya olumsuz bir yorum yapmamakta, bu hadisten hiç bahsetmemektedir. O, fırkaları 10’a ayırır; tâli kollarıyla birlikte zikrettiği fırkaların sayısı 73’ü fazlasıyla aşmaktadır. Buradan hareketle Eş‘arî’nin 73 fırka hadisinden haberdar olmadığı varsayılabilir. Diğer taraftan, bu hadisin, Eş‘arî’nin hürmet ettiği ve tâbî olduğunu ilân ettiği Ahmed b. Hanbel’in Müsned’inde geçiyor olması ve Hanbelîler’in Bağdad’da en etkin olduğu devirlerde, Eş‘arî’nin burada yaşaması gibi sebeplere binâen, Eş‘arî’nin bu hadisi duymuş olabileceği, ancak onu sahih veya bağlayıcı olarak görmediği veyahut da mezheplerle ilgili anlatımlarda belirleyici bir bilgi kaynağı olarak kabul etmediği düşünülebilir. Meşhur Zeydî müellif Neşvânü’l-Himyerî (573/1178) de dinler ve mezhepler hakkında önemli bilgileri ihtiva eden ve özellikle İslâm mezhepleri konusunda Ebu’l-Kâsım el-Ka‘bî’den faydalandığı el-Hûru’l-‘în adlı eserinde 73 fırka hadisinden söz etmemekte ve fırka tasnifinde 73 sayısını gözetmemektedir. Sonuç 73 fırka hadisi, hiç şüphesiz, hem makâlât türü eserlerin biçimbve muhtevasını, hem de bu eserlerin yazarlarının zihniyetini şekillendirici bir etkiye sahip olmuştur. Özellikle IV/X. asır ve sonrasında, itikâdî fırkaları tasnif etmeye girişen müellifler, çok azı hariç, bu hadise kayıtsız kalamamış, hatta çoğunluğu bu hadisi, tasniflerine biçim veren bir mihenk taşı olarak kabul etmiştir. Böylece makâlât eserleri, İslâm ümmeti içerisinde bilfiil varolan itikâdî görüş ve oluşumları tespit etmek yerine, 73 fırkayı tek tek sıralayan ve bunlardan biri dışında -ki o, tartışmasız müellifin müntesibi olduğu mezheptir- diğerlerinin doğru yoldan ne kadar uzakta olduğunu gösterme amacıyla yazılan eserler haline gelmiştir. 73 fırkayı tespit etme çabası, bu fırkaların gerçekten var olup olmadığı araştırmasının önüne geçmiş ve müellifi, 73 sayısınıtutturabilmek için hayali mezhepler üretme, çeşitli kelâmî tartışmalardaki görüş farklılıklarını başlı başına birer mezhep olarak görme gibi zorlama faaliyetlere sürüklemiştir. Ayrıca tek bir fırkanın kurtuluşa erip diğerlerinin cehennemlik olduğunu bildiren bu hadisten hareketle geliştirilen anlayış, müellifin kendi mezhebini hakikatin tam merkezinde görerek yüceltmesine, diğer fırkaları da küçük görmesine ve dışlamasına sebep olmuştur. Bu perspektife göre, diğer mezhepler İslâm düşüncesinin zenginlikleri ve İslâm’ın düşünce özgürlüğüne verdiği önemin tezahürleri değil, gerçek İslâm düşüncesinin dışında kalan sapkın oluşumlardır. Bunun yanında cennetlik veya cehennemlik olmak, dinin her bir ferde yüklediği sorumlulukların yerine getirilip getirilmemesiyle alakalı bir durum olacağı yerde, birtakım spekülatif mahiyetteki kelâmî tartışmalar neticesinde oluşmuş fırkalara indirgenmekte ve yalnızca bir mezhebe müntesip olup olmamayla ölçülür hale gelmektedir. Müellifin kurtuluşa eren fırka olarak belirlediği mezhebin müntesipleri, bu intisapları sebebiyle kurtuluşa ererken; diğer 72 bid‘at fırka müntesipleri, her ne kadar dinî sorumluluklarını yerine getirseler de, yine bu intisapları sebebiyle cehennemlik olmaktadır. Böylece kendi mezhebi dışındaki mezhep müntesiplerinin dindar ve salih bir mümin olabileceği tasavvur edilememektedir. Kişi, hissiyatı ve davranışlarıyla değil, yalnızca tabi olduğu görüşlere göre değer kazanmaktadır. Bütün bunların yanında, insan bu hadis ölçeğinde geliştirdiği bir takım izahlarla, kimin Cennetlik, kimin cehennemlik olacağına dair hüküm verme yetkisini kendinde görmektedir. Sonuç olarak, 73 fırka hadisi, İslâm ümmeti içerisinde ortaya çıkan itikâdî oluşumların tespit ve tayininde uygun bir mihenk olmasa gerektir. Bunun yerine itikâdî mezhepleri tespit ve tasnif etmeyi amaçlayan bir araştırmacı, gözlem, tecrübe ve araştırmaları neticesinde ulaştığı verileri muhakemesiyle işleyerek vakıaya mutabık, izah edilebilir ve kendi içinde tutarlı tespitler ortaya koymalıdır
··
119 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
ismail okurunun profil resmi
Üşeniyorum şu devasa şeyi okumaya🤣
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.