Gönderi

... Sonra dergâhın pencerelerinden mavimsi ışık huzmeleri duvarları yalayarak sekiz köşeli tavanda birleşiyordu. O vakit Fahir, göğün ilâhî bir aşkla şak şak olup ardından sis halinde aşağıya doğru indiğini görebiliyordu. Ve böylece pervâneler göğe uçuyorlar, yüzlerce perdeyi gerilerinde bırakıyorlardı. Ya Fahir duyuyordu bu ritüeldeki duyulan sesleri, ya da gözü kulağı büyük bir aldatma içerisindeydi. Zerreden küreye her cisim o anda Rabbine huşû ile temas ediyordu. Sonra haykırıyordu cism ü cân; [Ol şarabı içtim ki can, onun kadehidir. / Ol şarapla sarhoş oldum ki akıl, ona deli divâne olmuştur. / Bir duman geldi, bürüdü beni, ateşledi beni. / Ol mumdan ki güneş, ona pervâne kesilmiştir.]
·
2 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.