Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

348 syf.
·
Puan vermedi
·
22 günde okudu
Öyle bir zamana denk gelmiş çocukluk ve gençlik ki onlarınki biri diğerinin devamı olan iki devlet olsa da birbirinden farklı iki kültür, iki ayrı eğitim sistemi... Sıbyan (mahalle) mekteplerinde Arap harfleriyle aldıkları eğitimi Hasan Ali Yücel: "Bu ne zor şeydi Allah'ım! Arapça bilseydik, yahut Arap çocuğu olsaydık iş yarı yarıya kolaylaşacaktı. Bu takdirde bütün bir şekil ve işaret olarak okuduğumuz bir kelimenin neye delalet ettiğini bilince onun hayaliyle kelimenin görünüşü birbirini çekebilecekler ve kelimenin okunuşu kolayca hatırlanabilecekti. Fakat bizim için buna imkan tamamiyle kapalıydı." diye anlatıyor. Sıbyan mekteplerinden çıkınca çocukları bekleyen Fransız, İngiliz etkisindeki okullar ve batı özentisi hocalar... Necip Fazıl bugünkü adı ile Deniz Harp Okulundaki yıllarını, "İngiliz terbiyesinden Alman eğitimine geçmiştik. Türk'ü arayan ve soran yoktu." diye anlatıyor. En sonunda eğitim seferberliği ve harf inkılâbı... O yılları ise Dündar Soyer: " İkinci sınıfa geçtiğimiz halde, Arap alfabesiyle okuyup yazmakta büyük zorluklarım vardı. (...) Bu işi becerebilecegimden tam ümit kesecek gibiydim ki, tüm ülkede büyük heyecan dalgası yaşandı ve Arap alfabesinden Latin alfabesine geçildiği açıklandı. Bir ay geçmeden artık yeni harflerle okuyup yazabiliyordum." diye anlatıyor. Tüm bu süreçler eğitim sistemimizin millileşmek için geçtiği yolları gösterirken bir de işin disiplin tarafı var. Dayak, eğitimin esas unsuru o yıllarda. Sopa, hocanın adeta bir parçası. "Falaka" sadece Ömer Seyfettin'in, Ahmet Rasim'in kitap adı değil, gerçekten terbiye aracı. Korku üzerine inşa edilmiş bir sistem. Evde, okulda, her yerde yapılan yanlışın bir karşılığı muhakkak var ve bu sözlü uyarı değil tabii ki. Diğer yandaysa gücünü dayaktan değil de bilgisinden, insanlığından, öğrencilerde uyandırdığı derin sevgi ve saygıdan alan, hata yaptığında öğrencisinden özür dileyebilen öğretmenler var. Kitabı okurken bu iki kesim arasında gidip geliyorsunuz. Öğretmenlerin çocukların hayatlarında iyisiyle kötüsüyle nasıl iz bıraktığını, bir çocuğun hayattaki en büyük şansının iyi bir öğretmene denk gelmek olduğunu net bir şekilde görüyorsunuz. Anlatılan hiçbir şey hayal unsuru değil. Kitap; Osmanlının son dönemlerinde yetişmiş, Cumhuriyet döneminde önemli roller oynamış şahsiyetlerin okul anılarından oluşan derleme. Derleme çalışması olduğu için anılar, kişilerin kendi ağızlarından anlatılıyor. Zaten kitabın sonundaki kaynakçaya baktığınızda da anıların, kişilerin kendi kitaplarından alındığını görüyorsunuz. Bu nedenle Osmanlıca kelimeler sıklıkla kullanılıyor. Yazar, okumayı kolaylaştırmak adına kitabın sonunda eğitim sözlüğü hazırlamış, böyle olunca okuması ve anlaması kolay oluyor. Sadece Atatürk'ün anlatıldığı kısmın tamamı ile Cemil Meriç'in anlatıldığı kısmın bir bölümü yazara ait. Geriye kalan 27 kişinin anılarında yazarın herhangi bir katkısı yok. Eğitim sistemimizin geçirdiği aşamaları görmek adına güzel kitap ama bir öğretmen olarak bence asıl kıymeti kendinizi sorgulamanızı sağlıyor. Kitapta anıları verilen kişilerin yaşadıkları olaylar üzerinden siz kendi öğretmenliğinizi, öğrencilerinizi, onlarla olan ilişkilerinizi, eğitim sistemini gözden geçiriyorsunuz. Kendi adıma içinden çıkaracağım dersler olan bir kitaptı. Özellikle öğretmen arkadaşlara okumalarını tavsiye ederim.
Osmanlı'dan Cumhuriyete Meşhurların Okul Anıları
Osmanlı'dan Cumhuriyete Meşhurların Okul AnılarıMehmet Akif Bal · Pegem Akademi · 013 okunma
·
76 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.