Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

İnsanlar efendisinin veya fırkasının yolunda kör bir tutkuyla giderken, ortaçağa özgü sarsılmaz adalet duygusu da ifadesini bulmaya çalışıyordu. O çağda insanlar doğrunun kesinkes değişmez ve belli olduğuna inanıyorlardı. Adalet, haksızları her yerde ve sonuna kadar yargılamalıydı. Telafi ve ceza uç noktalarda olmalı ve intikam niteliği taşımalıydı. Temelde pagan karakterde olan bu abartılı adalet ihtiyacı, ilkel barbarlığın Hıristiyan toplum anlayışıyla harmanlanmıştı. Bir yandan kilise itidal ve merhameti telkin ederek bu yolla adli örfleri yumuşatmaya çalışırken; diğer yandan, bu ilkel cezalandırma ihtiyacına günahın dehşeti de eklenince bir ölçüde adalet duygusu kamçılanmış oldu. Tepkisel ve şiddete eğilimli kişiler açısından günah, çoğu zaman düşmanlarının yaptığı şeyin bir başka adıydı. Barbarca dişe diş kana kan anlayışı fanatizmle pekiştirilmişti. Kemikleşmiş güvensizlik hali devlet yetkililerinin en şiddetli eylemlere imza atmasına olanak tanıyordu; suç kavramı düzen ve toplum için bir tehlike olduğu kadar Tann'nın yüceliğine karşı bir hakaret olarak da algılamr hale gelmişti. Böylece ortaçağın sonu tam bir adli zulüm dönemine dönüştü. Suçlunun cezasını hak ettiğinden bir an bile kuşku duyulmadı. Halkın adalet duygusu her zaman en ağır cezalan bile onayladı. Zaman zaman yargıçlar bazen haydutluğa, bazen büyücülüğe, bazen de oğlancılığa karşı ağır cezalar verilmesi yönünde düzenli kampanyalar yürütüyorlardı.
·
14 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.