Gönderi

Önce bir etrafina bakınıyor, odayı kokluyor adeta. Sonra bir sandalye çekip hastanın başucuna yana­şıyor. Bir zaman bu pörsümüş, çökmüş yüzü seyrediyor. Yolun sonu. Her şey yarıda kalıyor gibi bir his. Dünya bağı. "Her ölüm erken ölümdür" demiş şair. Yo "erken ölüm" gök ekini biçmek gibidir. Acıtır. Aslına bakarsan "Ölmeden ölünüz" sırrına mazhar olanlar onu gülümseyerek karşılar. Bu dünyadan ötekine bir meleğin kanadına tutunarak giderler. Melekler kanatlı olurmuş. Bunu hayal etmek güç. Herhalde kuş kanadı gibi değil. İskender Bey'in kurumuş, yeşile çalan damarlan şişmiş elini iki elinin arasına alıyor. Soğuk. Akif'in "Gece" şiirinden iki mısra geliyor aklına: "Karanlıklar, ışıklar, gölgeler sussun ki, Allah'ım Bütün dünyayı inletsin benim secdem, benim ahım" Hissiyat kabarıyor, kalbi yerinden fırlayacak sanki.
Sayfa 118Kitabı okudu
·
16 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.