Fakat aşikâr ki, bir memlekette din ihtiyâcını salim mecrasına koymak ve en iyi bir şekilde tatmin etmek için, herşeyden evvel, yüksek bilgili ve sağlam seciyeli din adamlarına ve âlimlerine lüzum vardır. Bu adamlar gökten inmez ve insan anasından din âlimi doğmaz, dini tahsil ve tedris müesseselerinden yetişir. Nitekim tıp, hukuk, fen adamı ve âlimi de bu nevi mevzular üzerinde çalışan tahsil ve tedris müesseselerinden çıkar. Fakat memlekette yüksek dini kültür veren tahsil ve tedris müesseseleri yok olursa, bu husustaki ihtiyaç ortadan kalkmış olmaz; sadece yüksek seviyeli din adamı ve âlimi yok olur. Diğer taraftan, bu yokluğu fırsat bilerek sahneye din adamı ve âlimi diye gayet sathî, yarı cahil bir takım kimseler çıkar. Ve tabiatiyle etrafı din adına hurafe ve cehalet bürür. Böyle bir neticeyi bertaraf edip bu vaziyeti ıslâh etmek için yapılacak iş, mükemmel ve modern dinî tahsil ve tedris müesseseleri kurmak ve memlekette din ve maneviyat ihtiyacının istediği din adamlarını yetiştirmektir. Nitekim bir memlekette hastalıkları önlemek ve hastaları tedavi etmek için yapılacak iş, tıp tahsili veren müesseseleri yok etmek değildir, bilâkis var etmek ve bunları ıslâh edip mükemmel bir surette işler hâle koymaktır.