Gönderi

Kederlerim bir ortaçağ şatosu, kartal yuvası gibi, zirveleri bulutların içinde kalmış sarp dağların arasında. Oradan aşağıya gerçekliğin içine uçup avımı yakalıyorum; fakat aşağıda kalmıyorum, avımı eve getiriyorum, bu av, bir resim; ve onu şatomun duvarlarındaki goblenlere işliyorum. Ve sonra bir ölü gibi yaşıyorum. Yaşanılmış olanların topyekûn içine dalıyorum, unutuluşun başlangıcından hatıraların sonsuzluğuna dek. Orada ihtiyar, kır saçlı bir adam gibi, düşünceler içinde oturuyorum ve resimleri anlatıyorum alçak sesle, neredeyse fısıldar gibi, ve yanı başımda küçücük bir çocuk, oturmuş beni dinliyor, daha ben anlatmadan hatırlasa bile her şeyi.
·
660 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.