Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

551 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
19 günde okudu
Alman Politikacı ve sosyalist yazar Bebel'in 19 yy sonlarına doğru yazdığı kitap, 4 bölümden oluşuyor. Ilk bölümde, kadının Ilkçağ'daki konumundan bahsediliyor. Aile biçimleri ve analık hukuku, Yunan mitlerinden de örneklendirilerek açıklanıyor. Ardından babalık hukuku kavramı da ele alınıyor. Hristiyanlığın tahakküm altına aldığı toplulukların sayısı arttıkça, iki cins arasındaki rekabet kızışıyor. Bir de Ortaçağ karanlığına gömülen Avrupa'da, kadının konumu feodalizm, kentleşme ve şövalyelik süreçleriyle farklı bir kisveye bürünüyor. Luther ile birlikte gelişen reform hareketleri de yine kadının konumuna tesir ediyor. Ikinci bölümde, 19 yy kadınından söz ediliyor. Sanayi Devrimi ile birlikte belirginleşen Proleter&Burjuva savaşı, kadınları da etkiliyor. Zira kadın ve işçinin ortak yanları, ikisinin de sömürülen olmasıdır. Özellikle Ingiltere'de günde 18 saat çalışan proleter erkeklerin, günün geri kalanında yapabileceği iki eylem kalıyordu: Içki ve Seks. Bu durum da beraberinde fuhşiyatı getiriyordu. Kapitalist düzen, kadını, insan türünün ayrılmaz bir parçası olarak değil, erkeklerin cinsel objesi haline getirmesinin kökleri, bu dönemde daha da kalınlaşıyor. Böylece çözülen aile yapısı ve toplum birliği, burjuva tarafından daha kolay lokma haline geliyordu. Üçüncü bölüm, devletin toplum üzerindeki gücünü konu ediniyor. Devleti yöneten burjuva, kanunları toplumun tamamının değil kendi çıkarlarının lehine yapması, polis ve askerin toplum düzeni için değil burjuvanın safahatı için kullanılması gibi durumlar ifade edilirken, özel mülkiyet kutsallığı adıyla, toprakları zimmetine geçirerek toplumu baskı altına almasına dikkat çekiliyor. Devleti yönetenlerin, toprakların büyük kısmını elde edip toplumu topraksız ve kendisine bağımlı hale getirdiği de yine bu bölümde işleniyor. Peki bu duruma başkaldıran insanlara ne oluyor? Ya burjuva menfaatlerine uygun kanunlar aracılığıyla öldürülüyor ya da burjuva menfaatlerine uygun polisler tarafından işkencelere tabi tutularak şindiriliyor. Gelelim kitabın en iç açıcı, en heyecanlandırıcı dördüncü bölümüne... Bu bölüm sosyal devrim ile başlıyor; "Çalışan sınıfların kurtuluşu için mücadele, ayrıcalıklar için mücadele değildir. Bilakis eşit haklar ve eşit görevler için ve tüm ayrıcalıkların ortadan kaldırılması için bir mücadeledir." Sosyal Devrim'in özünü bu cümle oluşturuyor. Kimsenin kimseyi sömürmediği bir ortamın, hangi şartlarda gerçekleşeceğini yazıyor. Bunun için en temel zaruriyet, özel mülkiyetin ortadan kaldırılmasıdır. Yani "mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi" Bu düşünce Atsız kafasındakiler için "vatansızlaşma" olarak anlatılıyor. HAYIR! Bu düşünce, toprağa hakim olanların, toprağı olmayanları sömürmesini engellemek içindir. Sosyalizmde hiç kimse, herhangi bir savaş ya da rekabet içerisinde değildir. Başta toprak olmak üzere tüm mülkler, toplumundur. Bu demek değildir ki "herkesin malı herkesindir." Herkese ihtiyacı kadarını tahsis ederek bireylerarası rekabeti ve zenginleşme hırsını ortadan kaldırmaktır. Sosyalizmde en güzel yemeği yemek, en iyi evde oturmak, en iyi okularda okumak ya da en lüks arabaya binmek, sadece parası olanların değil, insan olarak doğup öyle kalmayı başaran herkesin hakkıdır. Çalışabilir durumda olan herkesin çalışması, üretime herkesin katılması sosyalizmin temel prensibidir. Bu ise, günde iki buçuk saatlik çalışmayı zorunlu kılıyor. Yine sosyalizmde fazla para veren iş değil, kişinin en yatkın olduğu iş yapılacağı için bu iki buçuk saatlik çalışma süresi de keyifli biçimde yerine getiriliyor. Günün geri kalan kısmında birey, sanata edebiyata geziye... Istediği her şeyi yapabilmeye zaman bulabiliyor. Kitap, kadın üzerinden, sömürünün dünü ve bugününü anlatırken yarın için de ümitvar olunmasını söyleyerek noktalanıyor; GELECEK SOSYALİZMİNDİR YANİ ILK PLANDA KADININ VE İŞÇİNİN!
Kadın ve Sosyalizm
Kadın ve SosyalizmAugust Bebel · İnter Yayınları · 199688 okunma
··
425 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.