Kitabın ilk hikayesini esas alacağım incelememde. Yazar kendisinin de teğet geçmiş olduğu bir durumu, bir insanın delirişini ele almış, olayları deliren karakterin açısından görmek güzel olsa da bana pek de yabancı gelmedi, üvey annem üç (ciddi anlamda) kez delirdiği için kitap bana haliyle sıradan geldi.
Hikayeyi bitirince aklıma bir delinin hatıra defteri ve altıncı koğuş geldi. Gogol'ün kahramanı delirmişti ve biz bunu onun notlarından öğrenmiştik, acınasıydı. Çehov'un karakteri deli olmadığı halde bir deli gibi muamele görmüş ve hikayesi onların arasına son bulmuştu, üzücüydü . Ancak bu hikayedeki baş karakter ne Gogol'ün fakir kıt kanaat geçinen bilmem kaçıncı dereceden memurlarından, ne de gerçekten akıl sağlığı yerinde olup da mağdur olan doktor Andrey Yefimiç. Gilman'ın karakteri hali vakti yerinde bir doktor eşi, hikayeleri de üç aylığına tuttukları yazlıkta geçiyor. Baş karakterimiz el üstünde tutuluyor ve insanlarla iletişim sorunları yok. Ancak olayların eş zamanlı anlatımı tedirgin edici. Özellikle kadına normal gelen her şeyin aslında normal olmayışı ve her satırda eylemlerinin daha da sağlıksız hale gelişine tanıklık edişimiz, tedirgin edici olan