Gönderi

Eleştiri, "gerçek ahlak, ahlakla dalga geçer" dediği sürece bir hiçtir, hiçbir şey dememektedir. Eleştiri, hakikatın kendisine, hakiki bilgiye, hakiki ahlaka, hakiki dine dair olmadıkça bir şey yapamaz. Nietzsche erdemi eleştirdiğinde, eleştirdiği şey küçük erdemler ya da erdemi bir maske olarak kullananlar değildir. Nietzsche erdemin kendisini, kendisinde eleştirir, yani: hakiki erdemin küçüklüğünü, hakiki ahlakın inanılmaz bayağılığını, özgün değerlerin alçaklığını. "Zerdüşt burada hiçbir şüphe bırakmıyor: Söylediğine göre, insanoğlu ona dehşet vermişse, iyileri, 'en iyileri' tanıdığı içinmiş bu düpedüz; bu tiksinmeden doğmuş kanatları." Sahte ahlakı ya da sahte dini eleştirdiğimiz sürece, zavallı eleştirmenler, majestenin muhalefeti, mahzun savunucular oluruz. Bu, bir sulh hakiminin eleştirisidir. İddiada bulunanları eleştiririz, alanların yetkilerini aşmalarını kınarız, ama alanların kendileri bizim için kutsaldır. Bilgi için de böyledir: Adına yakışır bir eleştiri, bilinmezin sözde-bilgisine değil, bilinebilir olanın gerçek bilgisine dair olmalıdır. İşte bu yüzden Nietzsche, "perspektivizm" adını verdiği şeyde, bütünlüklü bir eleştirinin tek mümkün ilkesini bulduğunu düşünür. Ahlaki bir olgu ya da fenomen yoktur, ama fenomenlerin ahlaki bir yorumu vardır. Bilgi yanılsaması yoktur, bilginin kendisi bir yanılsamadır: Bilgi bir hata, daha da kötüsü çarpıtmadır.
Sayfa 115Kitabı okudu
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.