Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

221 syf.
1/10 puan verdi
·
33 saatte okudu
Sığınak, serinin en güzel kitabı olma potansiyeline sahipti. Neden mi? 1) Büyük savaş bu kitapta yaşanacaktı. 2) Başkarakterlerin birbirine düşman iki aileden gelmesi, aşklarını imkansız kılmıştı. 3) Tüm karakterler finalde bir araya geleceği için kitabın sonunun efsanevi olma ihtimali vardı. Ama bakın ne oldu: (Bundan sonrası spoiler içerir.) 1) Büyük savaş, hiç de beklediğim kadar büyük bir savaş değildi. Hatta inanılmaz derecede basit bir şekilde sonlandı. 2) Karakterlerin merakla beklediğim imkansız aşkı, aşk olarak bile adlandırılamazdı. İlk tanışmalarında, birlikte 24 saatten az zaman geçirdiklerini ve bu sürede fiziksel yakınlaşmadan öteye gidemediklerini öğrenmemle bu ikiliden güzel bir hikâye çıkmayacağını anlamıştım zaten. Yanılmadım da. Mercy, yaşadıklarını aşk olarak nitelendiren ve bu duygu uğruna kendini defalarca kez ezdiren biriydi. Judah ise o kadar berbat, o kadar iğrenç bir adamdı ki anlatamam. Bu yaşadıklarına eğlence demesi (bu arada buna kızmış değilim. Hiçbir şey yaşamış değiller, Mercy'e niye aşık olsun. Fakat Judah içsel konuşmalarında, aslında bu yaşananların onun için de özel olduğundan ve Mercy'e doyamadığından falan bahsediyor. Ama öyle özel ki onun için, ayrıldıktan sonra hayatına sayısız kadın giriyor, Mercy'i bir daha aklına bile getirmiyor hatta onu kandırmış olmakla çok eğleniyor. Ama aslında bu yaşananlar onun için de özel, lütfen!) konuyla ilgili olarak defalarca Mercy'i aşağılaması ve sen benimsin/bana aitsin gibi laflarla Mercy'i bir mal gibi görmesi zaten ne kadar pislik biri olduğunun kanıtıydı. Fakat kitapta bir sahne vardı ki, Judah gibi bir pislik için bile fazla ağırdı. Bu sahnede, Mercy ve Judah arasında tam olarak şu diyalog geçti: “Bırak gideyim,” diye yalvardı Mercy. “Benimle bu şekilde, rızam dışında birlikte olmayı istemiyorsun, değil mi?” “Seninle istediğim gibi birlikte olurum.” Mercy de Judah'a çekim duyuyordu, evet ama o anda bu birlikteliği gerçekten istemedi ve Judah'a karşı koydu. Fakat Judah, Mercy'i bir mal, kendine ait bir varlık gibi gördüğü için bunu zerre umursamadı. Başkarakter olan, okuyucu tarafından sevilmesi beklenen ve Mercy'nin deli divane aşık olduğu adam buydu işte. 3) Tüm karakteler bu seride bir araya geldiler ama inanılmaz saçma bir şekilde. Hiçbir olağanüstü gücü olmayan Hope ile sahip olduğu güçleri kullanmayı bilmeyen Lorna'nın tutup da kendilerini savaşın ortasına atması, saçma dışında başka bir kelimeyle açıklanamazdı zira. Haricinde kitap, mantıksız ve saçma bulduğum başka olaylarla da doluydu. Bakınız: a) Mercy, hanedan ailesinden gelen bir prenses olduğu için çok güçlüydü. Judah da kendisi kadar güçlüydü. Hatta Mercy'nin sığınak büyüsünü aşacak kadar. Fakat Mercy, Judah'ın sıradan bir Ansara olduğunu zannetti hep. Bu kadar güçlüyse Ansaralar'ın hanedanından geliyor olabilir mi diye şüphelenmedi hiç. b) 200 yıl önce tamamını öldürmedikleri Ansaraların soylarını devam ettirdiklerine inanmıyor olmaları o kadar abesti ki. Bu eleştiri aslında serinin tüm kitapları için. c) Mercy, sırf Eve mevzusu ortaya çıkmasın diye ortaya çıkan Ansaralardan kardeşlerine bahsetmedi. Bu Ansaralardan biri, kızı Eve'i öldürecek kadar güçlü olmasına rağmen son dakikaya kadar sustu. Saçma kelimesini bu yorumumda çok kullandım biliyorum ama buna başka ne denir? Aptallık, belki. d) Mercy, Dante ile Gideon'u her olaydan kurtaran koruma tılsımını neden takmadı da kitabın başlarında bu kadar kolay ölümle burun buruna geldi? Sevmediğim ve abes bulduğum daha bir çok yer oldu aslında fakat toparlamam gerekirse Sığınak, bu serinin en kötü kitabı oldu benim için. Serinin diğer kitapları da ahım şahım değildi, onlarda da mantıksız olaylar vardı. Ama onlarınki, bu kitabın korkunçluğunun yanında hafif kaldı.
Raintree: Sığınak
Raintree: SığınakBeverly Barton · Harlequin Türkiye · 201316 okunma
·
34 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.