Gönderi

Mustafa Sabri, bilgiyle bağlantılı olarak, idrâkin ne olduğu, bu idrâkin bilginin kaynağı olup olmadığı ve bu bilginin nasıl gerçekleştiği gibi konulara da temas eder. Öncelikle mânevî bir şey olan akıl ve idrâkin farklı bir cins olan maddeyle birleşmesinin söz konusu olamayacağı düşüncesiyle, âlemin, insanın ona dair zihnî süretlerinden ibaret olduğu gibi bir anlayışa kapılmak doğru değildir. Burada şüpheci bir tavır içerisine girilmemelidir. Kâinâtın hâricî varlığına mutlak bir şekilde inanılması gerekir. Insanların gördüğü veya dokunduğu şeylerin varlığı kabul edilmelidir. Ancak görülen ve dokunulan şeylerin eşyanın kendisi değil zihni suretleri olduğu da bilinmelidir. Yani duyular vasıtasıyla gerçekleşen idrak tıpkı duyu vasıtası olmaksızın gerçekleşen idrak gibi bu eşyanın suretine taalluk eder. Zira iki durumda da idrak eden, dış dünyayla bağı olmayan akıldır.19 Kendi özünde kör ve bilinçsiz olan duyu organlarının gördüklerini tefsir etmesini ve idrâke dönüştürmesini sağlayan akıldır.
·
2 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.