Cinsel kutuplaşma, insanı özgün bir yola,
karşı cinsle birleşmeyi aramaya iter, Erkek ve dişi kutuplaşması her erkeğin ve her kadının içinde vardır.
Fizyolojik olarak kadın ve erkek, her ikisi de kargı
cinsin hormonlarına sahiptirler, Ruhbilimsel olarak
da kadın ve erkek iki cinsiyetlidir, İçlerinde alma ve
nüfuz etme, nesne ve ruh unsurları taşırlar. Erkek
ya da kadın kendi içinde birliğe, ancak içindeki erkek
ve dişi kutuplan birleştirerek ulaşabilir. Kutuplaşma
tüm yaratıcılığın kaynağıdır.
Erkek * kadın kutuplaşması, aynı zamanda insanlar
arası yaratıcılığın da kaynağıdır» Bu biyolojide, tohumla
yumurtanın birleşmesinin çocuğun doğumunun
temelini oluşturmasında açıkça görülür. Durum, salt
ruhsal alanda da değişik değildir, kadınla erkek arasındaki
sevgiyle her ikisi de yeniden doğar. Eş cinse!
sapkınlıkta bu kutuplar birliğine ulaşılamaz. Bu nedende
eşcinsel kişi bîr türlü gideremediği ayrı olma
acısıyla kıvranır. Sevemîven ortalama bîr karşı cinsel
de aynı acıdan pay almaktadır.Erkek ve dişi unsurların, benzer kutuplaşması doğada
da vardır. Bu, sadece, havyan ve bitkilerde,
açıkça görüldüğü gibi değil, iki temel işlemin, alma ve
nüfuz etmenin kutuplaşmasında da belirir. Bu, toprakla
yağmurun, nehirle okyanusun, geceyle gündüzün,
karanlıkla aydınlığın, ruhla maddenin kutuplaşmasıdır,
Bu düşünceyi büyük Islâm şairi Rumi çok güzel
dile getirmiştir,
Gerçekte, asla sevgiiisînce aranmadan ortaya
çıkmaz sevgili.
Sevginin yıldırım düştü mü bir yüreğe, bil ki sevgi
oluverîr o yürekte,
Yüreğinde büyümeye başladı mı tanrı sevgisi, hiç
kuşku yok ki sevmeye başlamıştır tanrı seni..
Öbür el olmadan ses çıkmaz tek elden.
Tanrısal bilgelik kaderdir ve tanrının hükmü
birbirimizin sevgilisi kılmıştır bizi.
Alnımıza yazılan yazı uyarınca her parçası evrenin
eşleşiyor diğer parçasıyla.
Akıllara göre gök erkektir, yer kadın: yer besler,
büyütür göğün attıklarım.
Yer sıcaklığım yitirince, gök ısıtır onu, tazeliğini
ve nemini yitirince, gök yemler onu.
Gök, karısına yiyecek aramaya çıkan bir koca gibi
dolanır durur„
Ve yer ev kadınlığıyla uğraşır: çocuklara göz -
kulak olur ve onları beslemeyi üstlenir.
Göğe ve yere akıllı varlıklarmış gibi bakın, zira
onlar akıllı varlıkların yaptıklarını yapıyorlar.
Bu iki şey birbirlerinden zevk almıyorlarsa eğer
ne diye sevgililer gibi sarmaş dolaş duruyorlar?
Nasıl açar yer olmadan çiçekler, bahar dalları?
Göğün suyu ısısı ne üretecekti o zaman?
Nasıl Tanrı erkeğin ve kadının içine, birlikleriyle
dünyayı yok olmaktan koruyacak isteği vermişse,
her varlık parçasına da, diğer parçaya karşı istek
aşıladı.
Gündüz ve gece düşman görülürler dıştan, oysa
aynı amaca hizmet ederler.
Her biri ortak işlerini ta,marnlamak için
birbirlerini sevmektedirler„
Gece olmazsa, insanoğlunun bedeni hiç bîr kazanç
elde etmez, gündüz harcayacak hiç bir şeyi olmaz
etinde
...
İki cins arasındaki cinsel çekicilikde, gerginlikten
kurtulma gereksiniminin payı çok azdır, Çekicilikte temel
rolü diğer cinsel kutupla birleşme (bir - olma) gereksinimi
oynar. Cinsel arzu, gerçekte asla tek başına
cinsel çekicilikle ifade edilmez. Cinsel işlemde olduğu
kadar karakterde de erkeklik ve dişilik unsurları bulunur,
Erkek karakter, etkisi altına alma, önderlik,
hareketlilik (faal olma), disiplin ve maceracı, niteliklere
sahip olmak diye tanımlanabilir. Dişi karakter
ise, üretici bir şeklîde alma, koruma, gerçekçilik, tahammül
ve analık nitelikleriyle belirir, (Her iki karakter
özelliklerinin tek tek her kişide karışık bir biçimde
bulunduğunu, fakat kişinin «erkek» ya da «diri
i» olusuna göre» kendi cinsiyetine denk düşenin ağır
bastığını akıldan çıkartmamalıyız.) Duygusal olarak
çocuk kaldığı için, erkek karakteri gelişemeyip güdükleşen
bir kişi, bu eksikliğini cinsel edimde ki erkeklik
rolüne özel bir önem vererek artırmaya çalışır. Sonuçta
karakter yapısı olarak kendi erkeklik gücünden
emin olmak için bu gücünü cinsel eyleminde kanıtlamak
isteyen Don Juan tipi çıkar ortaya. Erkekliğin
islemezliği daha aşın bir hal alırsa sadizm (zora başvurma)
erkekliğin yerini —-sapıkça— alan ana eğilim
olur. Eğer dişi cinsellik zayıflar ya da saparsa, mezoşizm
ya da tahakküm kurmaya dönüşür,