Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

249 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
7 günde okudu
çok güzel bir kitap bitirdim.. ama bu yazı çok saçma olacak. spoiler başlamadan şunu söyleyeyim, eğer rus edebiyatı seviyorsanız ama bu kitabı henüz okumadıysanız mutlaka okuyun. bu kitap ilk psikolojik romanmış rus edebiyatında. zaten rus edebiyatını kronolojik olarak okuyacaksanız okumanız gereken 2. isim Lermontov (ilki Puşkin). 27 senecik yaşamış Lermontov'un tek romanı, hafiften kendi yaşamından izler de var, örneğin dağ taş dere kaplıca dolu mekânlar, bunun sebebi yazarın çocukluğunun da doğayla iç içe geçmesi ve dağlara, ormanlara hayran olması. ayrıca yazar hakkında Gogol "rusya’da hiç bu kadar kusursuz, bu kadar güzel, bu kadar incelikli düzyazı yazılmadı.", Gorki ise "Lermontov'un dizeleri...okuduktan sonra bundan daha mükemmeli işlenemez diye içinden geçiriyor insan..." demiş. Turgenyev, Rudin romanında da ondan bahsetmiş ama onu henüz okumadım. ve bu kitap önce Turgenyev'in babalar ve oğullar'ını, ondan 10 yıl sonra da Dostoyevski'nin ecinniler'ini etkilemiş. bayrak teslimi gibi yani, yani bu yönüyle bile bence okunması gereken bir eser. **aşağılarda hem bu kitap hakkında hem de babalar ve oğullar hakkında spoiler olacak** eser 3 kişinin ağzından anlatılıyor, biri ismini bilmediğimiz gezgin, öteki maksim maksimıç, öteki de en son kısımda karşımıza çıkan Peçorin'in günlüğü sayesinde Peçorin oluyor. hem ilk başta bir gezgin var hem de son kısımda Peçorin'in gezi notlarını okuyoruz aslında, Puşkin'in Erzurum Yolculuğu kitabından etkilenmiş çünkü. ayrıca arada birkaç belirgin fark olmasına rağmen -inanç ve aşk gibi- Yevgeni Onegin'den de etkilenmiş. rus nihilizmini gözler önüne seriyormuş bu kitap. ben pek anlamam o konulardan ama sanki babalar ve oğullar 2 okuyordum Peçorin'in günlüklerini okurken -önce bunu okumuş olsaydım babalar ve oğullar ikinci olurdu benim için-. gerçi bunda iki kitabın da çevirmeninin ergin altay oluşunun bir etkisi de vardır, üslup aynı ama konu olarak da bir yerde benziyorlar aslında. örneğin Maksim Maksimıç, Peçorin geldiği zaman heyecanlanıyordu ama Peçorin ona soğuk davranıp onu orada bırakıyordu ya, işte orada tıpkı nikolay petroviç ve oğlu arkadiy vardı; yeni tanıştığı arkadaşı bazarov'dan görüp atıldığı nihilizm sayesinde boşladığı hayat ve onu büyük bir hevesle bekleyen, soğuk tavırlarını yıkılan babası. aynı şekilde Maksimıç yaşlı olduğu için üzülüp gençlerin kanının kaynadığını vurgularken de nikolay ve pavel gibiydi. yani iki kitap arasında benzerlikler var, bunlardan da çok. ama burada zamanımızın bir kahramanı'nı yazacağım için bu yeter. hani bir tip vardır: insanlarla ilişkileri kötüdür ama sırf güzel etkileyici konuştuğu için falan filan ilgi görür, kadınları hiç önemsemez tişört değiştirir gibi sevgili değiştirir ama kadınlar olmadan da yapamaz, işte o tam Peçorin. zamanımızın kahramanı hiç değişmemiş.. Bazarov da o. kendisi de belirtiyor arkadaşlık kuramadığını, "gerçek dostluk kuramam ben. çünkü bunu hiçbiri itiraf etmese de iki dosttan biri her zaman köledir. oysa köle olamam ben..." diyerek (sayfa 131 iletişim'de), ayrıca zaten ilk kısımda bella'ya önce iyi sonra kötü olup yüzüne bile bakmıyor, vera ve meri'yi aynı anda yürütüyor, doktor werner gittiğinde hiç üzülmüyor, gruşnitski'yi zaten öldürüyor düelloda, çok ilginç bir kahraman.. sonsözde şunu söylemişler: "peçorin sembolik bir karakterdir, bizim neslimizin tüm kötü özelliklerinin gelişerek içinde barındığı bir karışımdır." evet doğru, duygusuzluk var, umursamamazlık, boş vermişlik var hem de dolu dolu. bunların Peçorin de farkında, duygusuzluğundan o da bahsediyor defalarca hatta ağladığında çok mutlu oluyor bunu yapabildiği için, ama böyle olmasının sebebi ne? bunu çok güzel açıklıyor sayfa 164'te, "çocukluğumdan beri budur benim kaderim" ile başlayan kısımda. okuduğumda çok üzüldüm. aslında o da haklı. fakat toplum bunu görmüyor da bilmiyor da, böylece onu dışlıyorlar; zaten kendisi Gruşnitski ve arkadaşlarının onun hakkında konuştuklarını duyduğunda üzülüyor, benden neden nefret ediyorlar diyor. işte burada da yazarın kendi hayatına çıkıyoruz, toplumu hiç sevmeyen, dışlanan, bunu şiirlerinde çok güzel yansıtan Lermontov'a; tasvir yeteneği çok iyi olan, okurken ağaçların, dağların arasında gibi hissettiren, neden az okunduğunu anlamadığım, keşke daha fazla yaşasaymış dediğim, bu kadar içli cümleleri nasıl kurabilmiş diye şaşırdığım, çok sevdiği ve ölümüne çok üzüldüğü Puşkin gibi ölen Lermontov :( okuyalım okutturalım..
Zamanımızın Bir Kahramanı
Zamanımızın Bir KahramanıMihail Yuryeviç Lermontov · İletişim Yayınevi · 20234,437 okunma
·
35 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.