Gönderi

104 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Thomas Bernhard’la “MAHZEN”e iniş
Thomas Bernhard ile tanışmam ılık bir İzmir akşamına denk geldi. Bisikletimle kenarları uzun kavaklı yolda serin bahar rüzgarının yüzümde yarattığı o hoş hisle ilerlerken kavağın dibinde bir gence takıldı gözüm.Bağdaş kurup sırtını çınara vermiş iki elinin içine kitabını yerleştirmiş büyük bir dikkatle okuyordu.Sakalları birbirine girmiş olan bu gencin yanına yaklaşıp bisikletimden indiğimde önünde bir örtüye serili onlarca kitap olduğunu fark ettim.Kitaplara olan ilgim çok küçük yaşlarda başlamıştı.Erkut amcanın evimizi ziyarete gelirken kolunun altında hep bana getirdiği kitaplar olurdu.Pek tanıdık gelmiyordu o ilkokul yıllarında Raskolnikov , Eugene Grandet . Çok yabancıydı belki Quasimado.Pek anlam veremezdim batı cephesinde değişmeyenlere .Ama seviyordum işte bu bilinmezlik ummanını.Sessiz sakin bir çocukluk geçirmem de etkili olmuştu bu dünyaya gözüm kapalı adım atmamda.Yalnızdım.İnsanlara açtım ama gerçek dünyanın değil kurgusal olanın insanlarına.Çok fazla okuyordum.Babamın da dikkatini çekmiş olmalı ki set set kitapları alıp sistemli okumamı istermişçesine bu ay da bunları okumalısın oğlum diyerek bu açlığı doyurmamda yardımcı oluyordu.İşte bu açlığın zirvesinde olduğum lise yıllarımda bisikletime atlar sırt çantamdaki kitabımı okuyabileceğim sessiz bir ağaç dibi bulur okurken kaybederdim kendimi.Zamanın nasıl geçtiğini bilemez karanlığın gözlerimi yormasına dek sürdürürdüm bunu.Böyle ılık bir İzmir akşamında rastladım bu gence.Önünde serili olan kitapları tek tek incelemeye koyuldum.Çanlar Kimin İçin Çalıyor , Karamazov Kardeşler , Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana … Hepsini okumuştum.Bu çaresiz incelemem gencin dikkatini çekmiş olacak ki aradığını bulamadıysan yardımcı olabilirim dedi.Bilemiyorum ama burda ilgimi çekebilecek bir kitaba rastlayamadım dedim.Oturduğu yerden kalkarak sol yanında duran koliye eğildi.İçinden pembe ciltli bir kitap uzattı bana.Bu kitabı satmıyorum ama istersen ben yarın gene burada olacağım okuyup getirebilirsin dedi.Uzattığı kitabı elime aldığımda hiç tanıdık gelmemişti. Mahzen – bir vazgeçiş – Thomas Bernhard.Kitabın sayfalarını karıştırdığımda altı çizili satırlar boşluklarına renkli kalemlerle alınan notlar ilgimi çekmişti. Ben de severdim beğendiğim satırları not defterime kaydetmeyi.Hem kalem kağıt olmadan kitap okunmazdı da zaten.Biraz sohbet ettikten sonra bu gencin adının Mustafa olduğunu ve Makine Mühendisliği 1. Sınıf öğrencisi olduğunu öğrendim. Saatin geç olmasına aldırış etmeden eve varır varmaz odama kapattım kendimi .Annemin beni yemeğe ısrarla çağırmasını deli gibi aç olmama rağmen reddettim. Çok talep gören şeyleri oldum olası sevmemişimdir.Herkes tarafından beğenilen toplumsal beğenileri yansıtan tüm alışkanlıklar, yerleşmişlikler midemi bulandırmıştır.Mahzen’in çekim gücüne kapılmam tüm bu pusuna , iç karartısına , boğuntusuna rağmen kaçınılmazdı.Sözcüklerin sık sık yinelenmesi umrumda değildi.Çünkü sessiz bir çığlıktı onlar.Cümlelerin uzunluğu , dağınıklığı ise Mahzen’de mazur karşılanabilirdi.Bir kaçıştı , bir vazgeçiş , bir kopuş.İdealin olması gerekenin belki de hayal edilenin tam tersi yönde gitmek .Ölüme cesareti olmayanın bu yöndeki gayreti daha fazla takdir edilecek bir durumdu.Üniversite sınavına hazırlanan bir gencin o buhranlı , gel-gitli zamanlarında kaçabileceği , sığınabileceği bir liman çekimi vardı bu satırlarda.Bernhard akranları gibi okul yolundaki bu kısır döngü yerine okul yolunun tam tersi istikametinde bir bakkalda çırak olarak şansını denemek istemiştir.Hep bize yüklenen , dayatılan toplumsal saygınlıkların , statülerin tam tersi yönünde. Herkesin bir mahzeni olmalıydı, kaçmak istediği.Hiçbir yere hiçbir şeye ait hissetmezken kendini ait olduğu bir mahzeni olmalıydı her insanın.İşte bu yüzden İşçi Bulma Kurumundaki kızın şehrin lüks restoranlarındaki iş tekliflerini – sırf ters yönde olmadıkları için – reddetmişti.Kızın yüzünü asarak bir tek bu kaldı dediği tam da ters yönde olan Karl Podlaha’nın o küçük izbe gıda dükkanını tercih etmişti. Hiç kimseninkine benzemeyen cümle kurgusu düşüncelerinin dağınıklığıyla örtüşen tekrarlar sanki kafasındakileri unutmamak için buna sığınmış izlenimi uyandırıyordu.”Karşıt yön”e yaptığı ısrarlı vurgu , kalemindeki kasvet ürkütücü bir dehlize sürüklüyordu bazen.Cümle yapıları üzerinde hiçbir düzenleme yapılmadan olduğu gibi konuşur gibi olan üslubunda garip bir çekicilik vardı.Aslında muhtevasındaki çarpıcılık bunu nasıl anlattığını önemsiz kılıyordu.Meriç’in Fildişi Kulesiydi Bernhard’ın mahzeni.İntelijansiyanın kaçınılmaz kaçış noktası.Mahzene inmeseydi bir geleceğinin olabileceğinden kuşkuluydu Bernhard.Mahzene inişi bir maske düşürme edimini de yaşatmıştı ona.Rol yapmak zorunda değildi artık kendisi olabilirdi. Eserlerinin çoğu biyografik özellikler barındırmasına rağmen gerçek yaşamındaki tanınmış bir müzisyen olma arzusunu aktardığı bir karaktere rastlamak mümkün çoğu eserinde.Mahzen’de ise bu karakter Podlaha’dır.Podlaha Viyana Müzik Akademisinde yüksek öğrenim görmesine rağmen bakkal olmuştur.Podlaha’nın da normal dünyadan dışlanarak bu arafa sürüklendiğine inanmaktadır.Tıpkı kendisi gibi.Gayrimeşru bir ilişkinin ürünüydü ve tüm aidiyetlerin kırıldığı noktadaydı.Mensubu olduğu Avusturya halkı Mozart’la övünmektedir.Bernhard ise Avusturyalı olmaktan neredeyse nefret etmektedir.Müziğe olan ilgisini sıklıkla eserlerinde gördüğümüz Bernhard’ın milletiyle ortak noktası ise Mozart’tır.Ondan “ Mozart benim en özel dünyamdır.” diye bahseder. Bu karşıt tutumu liseye değil ısrarla karşı çıktığı aile kavramından öte tek bir konutta oturan insanlar toplamınaydı belki de.Çünkü bu zamana kadar onlara duyduğu minnet duygusunun son bulmasına minnettardır.Bernhard için iki okul vardır : Birisi büyükbabası ki ona yalnız olmayı , kendi kendine olmayı öğretmişti.İkincisi ise Podlaha’dır.Podlaha ise insanlarla çok fazla ve çok çeşitli insanla bir arada olmayı öğretmişti. Herkes dedesinin odasında her gece yastığının altındaki tabancasının patlama sesini beklerdi.Bernhard’ın büyükbabasına olan hayranlığı yalnızlığınaydı.Çaresiz olmasına rağmen ölümüne direnişi olan gecenin üçlerinde bin beş yüz sayfalık taslak romanını – Yedi Saraylar Vadisi – bitirme azminedir.Başka birisi olsa çoktan vazgeçmiştir.Başarısızlığının üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen verdiği savaşaydı belki de bu hayranlık. Kitabı bitirdiğimde gün ağarmak üzereydi.Bir “ Mahzen” e uyanmıştım.Kitabın ilk sayfasında yazarla ilgili bölümü okurken Mahzen’in biyografik beşlemenin ikinci kitabı olduğunu öğrendim. Hemen Mustafa’yı bulmalıydım.
Mahzen
MahzenThomas Bernhard · Mitos Boyut Yayınları · 2018513 okunma
··1 quotes·
64 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.