Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

“Gerçekten, biz, ne yaptığımızı bilmiyoruz. İpin ucunu kaçırdık bir kere. Hayat gailesi, zaman da yok. Bir hayhuydur gidiyor işte!” “Ama, yakalayabilirsiniz!” Israr etti, Günay. “Bakın, küçücük bir grup yeter. Elli beş milyonluk koca Türkiye’den, beş yüz kişi çıkmaz mı?” “Ne olacak o beş yüz kişi?” “Araştıracak! Öğrenecek, oluşumları yorumlayacak. İdealleri kelimelendirecek. Mesela, bakın, bundan bir asır önce, 1883’te, İngiliz Fabian Cemiyeti kurulduğunda bu kadar üyesi bile yoktu.” Fabian Cemiyeti’ni bilmediklerini fark etti, “ Fabian Cemiyeti, İngiliz İşçi Partisi’nin çekirdeğidir,” diye ekledi, “Adamlar işe bir İngiliz sosyalizmi nasıl kurulur, diye başladılar. Aynen, böyle: İngiliz sosyalizmi. ‘Yabancıların ihtilalci yöntemleri bizi ilgilendirmez; biz, İngiliz sosyalizmini geliştireceğiz,’ diye başladılar. Marx’ı, İngiliz ekonomisi, İngiliz tarihi, daha da önemlisi, İngiliz işçi sınıfının ahlâki değerleri çerçevesinde yorumladılar. Bakın, İngiliz İşçi Partisi’nin hamurunda temel bir ahlaki sav vardır. Büyük Yalan orada tutunamadı! O da, şuydu: Adamlar, İngiliz işçi sınıfının yaradılışı itibariyle, fıtraten, sosyal adaletin gerçekleştirilmesinden yana olduğunu iddia ediyorlardı. Sermaye ile emek arasındaki çelişkiyi yadsımıyorlardı ama işçi sınıfının asıl gücünün ahlâkından kaynaklandığına inanıyorlardı! Bu Marx’tan esaslı bir sapmadır, ama, İngiliz işçi sınıfının desteğini bu sapma yani uyarlama sağladı. Yani, ana değerlere dokunulmadı, aksine, ne inşa edildiyse, ana değerlerin üzerine inşa edildi! Ne gibi? Mesela, işçiye gidip, ‘Bak, sen, komşusu açken tok yatanlardan değilsin, değil mi?’ diye sorup, olumlu cevap aldıktan sonra, ‘O zaman, SHP’ye kaydolacaksın arkadaş,’ diye başlayıp, nedenini açıklamak, gibi. ‘Önce imama küfretmeyi, içki içmeyi, karının başını açmayı öğren, sonra bize gel, çünkü biz ilericiyiz,’ gibi değil! Efendim, bu sosyalizm değilmiş! Ne gam?! Adamlar bu da İngiliz sosyalizmidir, dediler, çıktılar işin içinden. “Marx’ın öğretisinin namusunu korumak bize mi kaldı?” diye sordu, “Baban, camiden çıkmıyormuş, Bu bir veri. İşçilerin cumaya gittikleri de bir veri. Pekâlâ. O zaman yapılacak şey, sosyal demokrasiyi camiye getirmektir.” “Hadi, canım sen de! Olacak iş mi?” “Niye olmasın?” “Bırak, efendim! Adamlar şeriat istiyor, yav!” “Yapma, canım! Refah Partisi’nin aldığı oy ortada! Yine de, herkesin gönlünde bir aslan yatar, bu kabul. Ama, İslâmiyet’te eman müessesesi diye de bir şey vardır. Tabii, şimdi, bunun ne olduğunu da bilmezsiniz.” “Yok, valla,” dedi, Duran. “Efendim, Mekke döneminde, Müslümanlar Habeşistan’a sığınmak zorunda kalırlar. Habeş necaşisi Hristiyan’dır, ama, Hazreti Muhammed, ‘O adaletli bir insandır,’ demiş, orada yaşamalarına cevaz vermiştir. Necaşi, onların Müslümanca yaşamalarına izin verdiği sürece detant mümkündür. Adalete riayet edildiği sürece Müslümanlar uzlaşmazlar diye bir şey yoktur. Tersine. Mesela, yine aynı dönemde necasi olanlara İslamiyet hakkında sorular sorduğunda, Kuran’dan yakın gelebilecek ayetleri anlatmakla, yani, asgari müştereklerle başlarlar. Ne bileyim, Meryem’i anlatırlar da, mesela, üçleme yapanların müşrik olduğunu söyleyen ayetten başlayıp, işi yokuşa sürmezler. Uzlaşma yolları ararlar. Şunu söylemeye çalışıyorum, Türkiye Cumhuriyeti, Habeş necaşisi bile olsa, Müslümanlarla uzlaşma yolu vardır. En kötü ihtimalle, bu yol denenir. Silah zoruyla değil, uzlaşarak, birlikte yaşanır.”
·
10 görüntüleme
Serhat okurunun profil resmi
Türk sağ ve solu: Ölene kadar kutuplaşacağız
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.