Gönderi

Semerkant Elyazması'ndan bir alıntı: "Üç arkadaş, İran'ın yüksek yaylalarında geziniyordu. Karşılarına bir pars çıktı. Yeryüzünün en vahşi yaratığı idi. "Pars üç adama uzun uzun baktı ve onlara doğru koşmaya başladı. Birincisi, en yaşlı, en zengin, en güçlü olanıydı. Haykırdı: 'Bu yörelerin efendisi benim, bana ait toprakları bir hayvanın altüst etmesine asla izin vermem.' Yanındaki iki av köpeğini parsın üzerine saldı. Köpekler parsı ısırdılar, ama bu onu daha güçlü kıldı. İki köpeği de öldürdü ve sahiplerine saldırdı, karnını deşti." "Nizamülmülk'ün kısmetine düşen buydu. "İkincisi kendi kendine: 'Ben bir bilim adamıyım, herkes beni sayar, neden kaderimi bir parsla köpeklere terk edeyim?' dedi, arkasını dönerek savaşın sonucunu beklemeden kaçıp gitti. O günden beri bir mağaradan diğerine, bir kulübeden diğerine, pars onu izliyor inancı ile dolaşıp duruyor. "Ömer Hayyam'ın kısmetine düşen buydu. "Üçüncüsü bir iman adamıydı. Parsa ellerini açarak yaklaştı, gözleri hükmediyor, ağzı laf yapıyordu: 'Bu topraklara hoş geldin. Arkadaşlarım benden zengindi, onları soydun; benden gururluydu, başlarını eğdirdin' dedi. Hayvan dinliyordu. Büyülenmiş, yola gelmiş gibiydi. Üçüncü adam onu evcilleştirmeyi becerdi. O günden sonra hiçbir pars ona yaklaşamadı, insanlar da uzak durdu." Semerkant Elyazması şu sonuca varıyor: "Karışıklıklar başlamaya görsün, kimse durduramaz, kimse kaçamaz, bazıları da yararlanmanın yollarını arar. Hasan Sabbah, yeryüzündeki vahşeti evcilleştirmeyi herkesten iyi becermiştir. Kendi minicik diyarı Alamut'a sığınmak için, çevresine korku salmıştır
·
5 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.