‘Hep böyle değil miyiz, süreğen ve inatçı bir inandırılma ihtiyacıyla başkalarının gözlerine merak ve inançla bakarak savrulup durmaz mıyız beşikten mezara?’
.
Aynalara yabancı, içindeki tüm kelebeklerin kanadı kırık, hevesleri boğazına düğüm insanlar. Hanelerden taşan acıları, kabuslarından ibaret uykuları olan.
Bildiğimiz de sustuğumuz, görüp de başımızı çevirdiğimiz hikayeler bunlar.
.
Yalçın Tosun öyküleriyle (şiir kitabını da unutmamak gerek) beni yaralayan bir yazar. Her okuduğum eserinde olduğu gibi Mesafenin Şiddeti’nde de dalıp gittiğim, kelimelere kederlendiğim yerler oldu. On altı öykünün her biri bir sorunu da gösteriyor- anlatıyor aslında. Yok sayılanları, ezilenleri, dışlananları kısaca ‘öteki’leştirilenlerin sesi oluyor.
.
Ve bir de şu alıntıyı iliştireyim:
‘Ama dünyanın adaletli olmadığını kimse söylemiyor çocukken insana. Bunu zamanla, yavaşça ve kanaya kanaya öğreniyoruz her birimiz.’