Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

610 syf.
·
Puan vermedi
Kargodan çıkan hikaye
Kargodan çıkan hikaye.. Bazı düşüncelerin oluşabilmesi için bazen küçük kıvılcımlar bile yeterli olabiliyor. Yazar Jared Diamond'a yöneltilen küçük bir soru okuyacağınız bu kitabın yazılmasını sağlamıştır. Küçük bir soru.. Yali 'nin sorusu. Beyazların kargolari neden fazladır.. Yazar bu soru karşısında tarihi tekrardan resmetmis desek yeridir. Nitekim yazar bunu yaparken nerdeyse tüm tarihi ele almıştır. Pleistosen dönemini bile. Zor tutmuş kendisini kanaatimce. Jura dönemine, kretase dönemine felan değinmekten son anda kendini alıkoymus gibi. Çünkü adamın gerçekten de anlatmak istediği şeyler var. Anlatma ihtiyacını derinden bize lanse etmiştir yazar. Metodolojik olarak mükemmel bi şekilde didaktik davranmaya çalışmıştır. Yani bilimsel.. Yani kanıtlama ihtiyacı.. Bir şeyi belletmek ihtiyacı.. Gerçekleri Yazar kitapta sosyolojik ögelere, siyasi ögelere, ekonomik ögelere vs vs yer vermiştir. Geniş bir tarih yelpazesi sunan yazar sömürge anlayışını çok net ifadelerle dile getirmiştir. Kitapta Pizarro nun Atahualpaya yaptıklarını görünce sömürgeciligin ne denli kanlı olduğunu siz de fark edeceksiniz. Coğrafi kesiflerle birlikte Avrupa düşüncesinin keşfedilen yeni yerlere nasıl yayıldığını ve yerleştiğine tanık olacaksınız. Bununla sınırlı kalmiyor. Avrupa zihniyetinin coğrafi keşifler sonucunda doğayı nasıl değiştirdiğini de göreceksiniz. Büyük memelilerin kesiflerden sonra nasıl yok olduğuna tanık olacaksınız. Ki bu durum hala devam ediyor. Pek tabi Avrupa zihniyeti demek belki de yanlış olacaktır. Esas mesela kişisel çıkar anlayışı. Kibir.. Üstünlük arayışı ve hükmetme çabası. Kimi zaman bu argümanlar silahla yürütüldü. Kimi zaman dil ve kültürle. Kimi zaman da din ile. Keşfedilen yeni yerlerin dili değiştirildi, kültürü değiştirildi, ve dinleri değiştirildi. Çünkü bizim kültür daha iyi. Dilimiz ve dinimiz de daha yetkin. Elin kabile yönetimi nasıl olur da bizden üstün olabilir ki anlayışı.. Pes doğrusu.. Eserde ele alınan konulardan biri de insanların doğa karşısındaki tutumu ve tahakkümü. Bu uğurda insan olan varlık yani bizler yabi bilimsel adıyla şanlı Homo sapiensler doğayı kendi emellerimiz doğrultusunda hor görmüş ve kullanmışız. Hor kullanmışız derken bazıları belki de katılmayacak bana. Ama sizlere bazı ornekler vereyim.. Tüketim toplumu için gerekliliği az olan aslan kaplan fil zebra gibi türlerin sayısı gittikçe azalmakta. Ve önlemler alinmamakta. Buna karşılık işimize yarayan - midemize-bazı hayvancagizlarin sayısı ise oldukça artmakta. Başlangıç esasında sayıları birbiriyle orantılı olan bu hayvanların bazılarının sayılarının niçin oldukça azalması bazılarının ise oldukça artması nedendir acaba. Mesela Yeni Zelanda'da 60 milyona yakın koyun vardır. İnsan nüfusu ise 5 milyon diyelim.. Niye koyun, sığır, manda sayıları artarken - hemde oldukça fazla- aslan kaplan fil sayıları azalıyor.. Bi gurup işimize yarıyor değil mi. Et yiyoruz et et.. Kuru fasulyenin içinde et olmazsa ne anlamı olur ki.. Afiyet olsun bize! Bitkilerden olaya yaklasalim.. Yahu tarım devrimi denen bisey başladı bildiğiniz üzre. Hem de bizim ülkede. Diyarbakırda karacagda şaşkın êwêl bir kişi farkında olmadan tarımı başlattı. Neolitik çağ.. Yazar bereketli hilal der buraya. Ha bu arada bereketli hilal Diyarbakir değil tek başına. Israilden başlayıp kuzeye biraz daha kuzeye bizim Türkiye topraklarına giriş yap Hatay civarı sonra doğuya git git git.. Aha da bereketli hilal oldu. Evet tarım burda başladı ve yazar bunun üzerinde baya baya durmuş.. Şu anda o kadar da bereketli değil ama. Biraz mahvetmisiz.. Ormanları yok ederek. Toprağı kısırlaştirarak. Biz yaptık bunları. Yabani buğdayı bulduk. İşimize yaradığını anladıktan sonra evcillestirdik. Hemen zihinlerde bir ışık yandı. Neden başka ürünler de evcillestirilmesin ki. Al sana nohut al sana dari dedik.. Bu yöntem farklı coğrafyalara da yayıldı. Çinliler al sana pirinç dedi mesela. Farklı cigrafyalar al sana mısır dedi.. Ve tarım devrimi başladı. İşimize gelen ürünü yetistirdik. Evcillestirdik. Karşılığında ne yaptık. Tarım alanı yapmak için ormanları yok ettik. Yaw zaten ağaçlar da ise yaramıyor ki. Gözümüz hırsla bürünmüş halde yarin başımıza ne gelecek diye düşünmeden doğayı mahvettik.. Hor kullanmışız değil mi doğayı. Sadece hayvan ve bitkiler üzerinde örnek verdim bu arada. Eserde dah neler neleeeeeerrrrrrr var. E okuyun bi zahmet bence siz de.. Şimdi tarım devrimi dedik ya.. Bu ne demek biliyor musunuz. Sadece tarım demek değil. Sosyolojik ekonomik politik düzenin de değişmesi. Kadın arka plana atıldı. Daha fazla kazanmak için fethetme anlayışı çıktı. Hep daha fazla hep daha fazla. Daha fazla kazanmak için rakipler çıktı ortaya. Yok edilesi yaratıklar, vahşiler, yamyamlar, dinden habersiz insanlar! Savaşlar çıktı. Savaş yöntemleri değişti. Tüfek icad edildi ve mertlik bozuldu. :)) kıyimlar başladı.. Yazar toplumların gelişmesi noktasında tufege mikroba ve celige önem verir ve bundan söz eder. Çelik tüfeğin icadı demek. Savaşlarda öldürülen insanlar sadece tüfekle öldürülmedi. Oraya götürülen mikroplarla da öldürüldü. Yazar bunu çok iyi işlemiştir eserde. Coğrafi keşifler sonucunda keşfe çıkanlar yanlarında mikropları da götürdü. Mikropları alan kişiler ya da maruz kalan kişiler daha önce bu mikroplarla karsilasmadigi için bağışıklık sistemleri alarm verdi. Ve dayanamadilar. Çok insan öldü. 200 değil. 200 bin de değil. Milyonlar.... Ve bunları biz insanlar yaptık. Kendi kendimize. Düşmanlarımıza! Dillerin gelişimi hakkında da baya örnekler veren düşünür dillerin gelişimi ve etkileşimi hakkında bizi oldukça bilgilendirmistir. Eserde ilginç noktalardan biri de japonya. Çok güzel bir bölüm. Merak edin neler yazdığını :)) Dili güzel. Anlaşılır. Herkesin okuması temennisiyle iyi okumalar dilerim Esenlikle
Tüfek, Mikrop ve Çelik
Tüfek, Mikrop ve ÇelikJared Diamond · Tübitak Yayınları · 20167,7bin okunma
·
60 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.