Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

415 syf.
·
Puan vermedi
"Yirmi yıl sonra yani otuz yedi yaşına bastığın o günlerde dünyadaki bütün kötülüklerin, yani yoksulların bu kadar yoksul ve akılsız olmalarının ve zenginlerin bu kadar zengin ve akıllı olmalarının, kabalığın, şiddetin ve ruhsuzluğun, yani sende ölme isteği ve suçluluk duyguları uyandıran her şeyin nedeninin herkesin herkes gibi düşünmesi olduğunu en sonunda anlamış olacaksın. " Selam, bu alintiyla başlama sebebim kendimi çoktandır otuz yaşlarında hissediyor olmam ve kitap bittiği halde kafama balyoz gibi inmeye devam eden yazarın cümleleri. Edebiyat dünyasının en güzel tarafı eserlerin birbiri ile bağlantılı olabilmesidir. Kafka'nın "Dava" eserinde ki K. Karakteriyle Orhan Pamuk'un "Kar" eseri arasında güzel bir benzerlik var ki okumaya başladığım anda hissettim. İsim evet. Karakterimize Ka diyor yazarımız, Kafka da sadece K. dese de aslında okunuşu itibariyle zaten Ka diye okuyoruz. Bilmiyorum bu hissiyati benim gibi kuranlar olmuş mudur? Nedir peki isimden ziyade ikisini birleştiren bir diğer unsur derseniz, sadece işinde başarılı olmak isteyen birilerinin kendini istemeden bir olaylar içinde bulması diyebilir miyiz, mahkeme salonunda yargıç "boyacı misiniz?" sorusuna alkış tutan kitle ile yazari okumadan, fark etmeden o mahkeme salonunda gülenler olması mı? Hani Dava eserinde K. yargılanırken, tecavüze uğrayan kadına sadece bakan o halk, K. 'nın neden yargılandığı ile ilgilenmeyip sadece yargılamak işini üstlenmesi gibi... Neyse bunlar benin kurduğum bağlantılar sadece ama itiraf etmeliyim ki yazarın, Siyasi bir romanı olarak tanımlanan bu eserinde ben Emile Zola' nın "Sucluyorum!" eseri gibi sert bir ifade görmedim aksine herkesi olduğu gibi anlatmış ve kimseyi suclamamis. Kar eseri, Kars ilinde geçiyor ve bir kar vaktinde oluyor her şey üstelik olaylar üç günde vuku buluyor. Okurken sanki bana yıllar sürmüş gibi geldi. Kars'a, Ka başörtüsünü açmadıkları için üniversiteye alınmayan ve bu yüzden intihar eden kızların hikayesini öğrenebilmek umuduyla geliyor. Romanda öyle bir kurgu var ki olayları Ka'nin ağzından dinlerken birden öldüğünü öğreniyor ve arkadaşinin cümleleriyle rahatsız olmaya başlıyoruz çünkü ne olduğunu bilmiyoruz. Romanın üslubu çok akıcı, postmodern edebiyat konusunda oldukça başarılı buluyorum kendisini. Kendisinin ifadesiyle ahlak arayışına değil anlam arayışına giriyoruz. Mesela bir hayvana neden 4 bacağın, iki tırnağın var demek yerine ona yaşama alanı dar etmemenin mantığı gibi... En çarpıcı kısımlar Şeyh'e giden insanların durumu o kısımlarda insanin kendini ve evreni sorgulayarak bir insanın ve çevrenin karşısında ki halini çok güzel tarif etmiş yazarımız. Başörtü probleminin ele alındığı bir eser olduğu için yer yer objektif yaklaşımı ve perspektifi dar cephelerde bulunanlara zor ve anlamsız gelecektir. Yeri geldiğinde sert bulsamda haksız bulduğumu söyleyemem. Diğer hususlardan biri ise siyaset ve sanat benzetmesi idi benim için. Zaten olayların TV, tiyatro gibi sahnelerde özellikle yaşanması bizlere provokasyon haline getirilen olayların gerçek yüzünü de açıkça ifsalamaktadir. Gazetelerde ne yazıyorsa ertesi gün o oluyor kurguya bakar mısınız? Kitabı okurken İpek karakterini olaylardan hep uzak ve yavan buldum en sevmediğim karakter oldu sebebi ise çok tanıdık simalar hatırlatması bana. İnanılmaz bir aşk üçgeni var eserde. Sevdiği adam için kapanan bir kadın, ama o kadının açık kız kardeşine aşık bir adam. İkisini birden idare etme isteği duyan Ka ve bunu yapan Lacivert. Üstelik Ka ateist, Lacivert islamci bir lider. Karakterler çok cok iyi insanlar olarak tanıtılıyor. Romanda kötü karakter diye bir şey yok aslında hepsi hayvan sever, insan sever falan. Siyasi bir romandan ziyade, ülkenin etnik halini, insanların kendi içinde fikirlerini edinme ve sunma şeklini göstermiş yazarımız. Bunu yaparken de her ne kadar istese de, görüşlerini saklayamamis. Bu eseri okurken dönemi 1980li yıllardan 2000li yıllara kadar darbe, sıkı yönetim, başörtü yasağı gibi hususları iyi değerlendirmek gerekiyor. Yasaklara karşı, baskılara karşı tutumumuz hakkında şunu söylemek istiyorum sadece, kendi inancımız ve degerimizle değerlendirmek tamamen yanlıştır çünkü bir kadının başörtüsünü çıkarması için zorlamak ile bir kadına başörtü takması için zorlamak arasında hiçbir insanı fark yoktur. Bir insani siyasi görüşüyle yargılamakla, sevdiği rengi suçlamak arasında da, hatta katalog seçimiyle gelmedigimiz bu dünyada düzeninde, sadece kendini haklı bulmak, sorgulamamak, ben başkası da olabilirim diye düşünmemek en büyük yanlıştır. Bunlar benim yanlış bulduklarım elbette. Yazarın son cümleleri kalbime çok dokundu, ona uzaklardan kocaman sarılıyorum. Umarim edebiyattan hiç vazgeçmez!.
Kar
KarOrhan Pamuk · Yapı Kredi Yayınları · 202114,4bin okunma
·
50 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.