Eşit oy hakkı, politik kararlar üzerinde eşit bir etkiyi garantilemez, çünkü politika için kullandığımız kaynaklar (para, ilişkiler, eğitim, vakit) orantısız bir şekilde bazı grupların lehinedir, öte yandan seçimle oluşmayan organların (bariz bir örnek olan özel şirketlerin yanı sıra diğer örnekler devlet hizmeti ya da yürütme organıdır) ekonomik ya da bürokratik gücü, önemli kararların onların belirlediği koşullarla alınmasını sağlayacak kadar büyüktür. Jean-Jacques Rousseau servet eşitsizliğinin özgürlüğü ve rızayı yok ettiği; bir kişi başka birinin hizmetçisi yapacak kadar zengin, diğeri ise boyun eğmek zorunda kalacak kadar yoksul olduğu sürece, onların eşit derecede bağımsız ve özgür sayılamayacağı savıyla ünlüdür. Karl Marx kamusal ile özel, yurttaş ile burjuva, devlet ile sivil toplum arasındaki ayrımı, liberal felsefenin hayati dayanakları olarak görüyordu. 'Yahudi Sorunu Üzerine' başlıklı denemesinde, bu durumda sürdürmek zorunda bırakıldığımız "ikili yaşam"ı mahkum ediyordu. Tam gelişmiş liberal devlet doğuma, mevkiye, eğitime, işe (ve yüzyılımızda ırka ve cinsiyete) dayalı ayrımları "ortadan kaldırır", ama yalnızca bunların politikayla alakasız olduğunu ilan etme anlamında. Sayfa 27 - Metis Yayınları