Günlerden pazartesi, saat sabahın altısıydı.
Tam belediye binasından içeri girecekti ki onu gördü.
Ayak parmakları patlak postallarından dışarı fırlamış,
üstübaşı paramparça, açlıktan avurtları çökmüştü.
Hıçkırıklara boğulmuş haldeydi, kimsenin farkında değildi.
Yürüdü, önünde durdu.
'Asker ağlamaz arkadaş, sen niye ağlıyorsun?' diye sordu.
Cevap alamadı. Sorusunu tekrarladı.
'Söyle, niye ağlıyorsun?'
Askercik bu kez konuştu. Sesi yanıktı.
'Düşman memleketi bastı, hükümet beni terhis etti.
Silahımı aldılar. Ben şimdi bu düşmanı ne ile
öldüreceğim?'
'Üzülme' dedi ayaktaki, 'Gel benimle.'
Yürüdüler, tümen karargahına gittiler.
Emredildi, askerciğe silah verildi.
O askercik 19 Mayıs sabahında
bağımsızlık ateşini harlayacak sonra da
vatanı özgürlüğüne kavuşturacak ordunun ilk askeri,
ona bu yolu açansa ebedi Başkomutan
Mustafa Kemal'di.
19 Mayıs sadece bayram değildir, varoluşa
giden inancın ilk adımıdır!