Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kadına Yönelik Şiddet El Kitabı
“İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” ve “Kadına Şiddete Hayır” etkinliği #80024404 doğrultusunda, “Kadına Yönelik Şiddet El Kitabı”nı okudum. Önsözünden başlayarak belirtildiği gibi bu kitapçığın amacı kadına yönelik şiddet ve şiddetle mücadele mekanizmaları hakkındaki temel bilgileri paylaşmak, kadına yönelik şiddete karşı duyarlılık geliştirilmesi. Kitapçık tabiki yapılan çalışmaları da detaylıca kapsıyor. Kitapçığın belirli bölümlerinden bazılarını paylaşmak istiyorum; 1.TOPLUMSAL CİNSİYET Kadın ile erkek arasındaki eşitsiz güç ilişkilerini doğallaştırmaya ve mutlaklaştırmaya çalışan erkek egemen söylem çoğu zaman toplumsal cinsiyeti biyolojik cinsiyete indirger ve mevcut toplumsal pratiklerin değişmez olduğunu savunur. Çoğu durumda din de bu ayrımın doğallığına ve değişmezliğine ilişkin söyleme güç katar. Buna karşılık kadın bakış açısından bakıldığında, toplumsal cinsiyet rolleri eşitsiz güç ilişkileri içinde oluşmuş olduğu için, bu ilişkilerin dönüşümüne bağlı olarak değişecektir. 2.ÜRETİM VE KADINLAR Hane halkının bakımı ve varlığını sürdürmesini sağlayan işler: çocuk ve yaşlı bakımı, yiyecek üretimi, kırsal alanda yakıt ve suyun eve getirilmesi, evin temizlik ve düzeninin sağlanması, alışveriş gibi. • Kadının toplumdaki yerine dair egemen ideolojiler “kadının yeri evidir.” der. • Kadının asli rolü annelik ve ev kadınlığı olarak görülür. • Aile içinde ve evde yapılan işler ekonomik olarak değerli ve üretken işler olarak kabul edilmez. • Evde yapılan işler “çalışma” sayılmaz. Kadının evde yaptığı işleri değersizleştiren erkek egemen sistem aynı zamanda onları “kaşık düşmanı” olarak da aşağılar. Bu noktada kadınların temel sorunu, ev ve aile merkezli bir yaşama mahkum edilmesidir. Erkek egemen sistem bu yolla hem hane halkının bakımı ve yeniden üretimini kadınlara yaptırmakta, aynı zamanda bu işleri değersizleştirmektedir. 3.ATAERKİL SİSTEM Erkeklerin kadınlar üzerindeki egemenliğini anlatır. Toplumsal cinsiyet ilişkilerini biçimlendiren güç ilişkilerini erkek egemenliği olarak adlandırabiliriz. Zira erkek egemenliği sadece kadınlar üzerinde egemenlik kurmaz, aynı zamanda bir grup erkeğin de belli bir hiyerarşi içinde denetim altında tutulmasıyla işler. Erkek egemenliği kadınların emeklerini, bedenlerini ve kimliklerini denetim altında tutar. Kadınların emeği üzerindeki denetim ve sömürü, erkeklerin ataerkil sistemden maddi çıkar sağlamasını sağlar. Evde her sınıftan tüm erkekler, kadının ev içi emeğine el koyar. Bütün bir sistem de hane halkının, çocukların, yaşlıların bakımı gibi evde yapılan ve karşılığı ödenmeyen bu işlerden (görünmeyen emek) çıkar sağlar. Bu durum ataerkil sisteme maddi bir zemin yaratır. Kadınların bedeni ve doğurganlığı üzerindeki erkek denetimi, tek tek aile içindeki kadınların bedeni ve doğurganlığı üzerindeki bireysel erkek denetiminin dışında, dinler, yasalar ve gelenekler tarafından da düzenlenir. Kadınların kaç çocuk sahibi olacağı, kürtaj hakkı, annelik konuları tam da bu denetimin odağındaki konulardır. Kadınların ikincil konumlarını sürdürmelerini sağlayan annelik, aynı zamanda onlar için tek seçenek, tek kimlik olarak sunulur. 4.AİLE İÇİNDE KADINA YÖNELİK ŞİDDET Aile içinde meydana gelen, cinsiyete dayalı, kadın üzerinde baskı ve üstünlük kurmayı amaçlayan, tehdit, dayatma, kontrol içeren; psikolojik, cinsel, ekonomik, fiziksel zararla sonuçlanan, kadının insan haklarını ihlal eden her türlü eylemdir. Aile içinde kadına yönelik şiddet, her yaştan, her öğrenim düzeyinden, her gelir düzeyinden, bekâr, boşanmış, evli, her ülkeden kadının gerçeğidir. Tüm dünyada kadınlara kocaları, babaları, erkek kardeşleri ya da sevgilileri tarafından şiddet uygulanmaktadır.. Aile içinde kadına uygulanan şiddet, gerek şiddet uygulayan gerek toplum ve kimi zaman da şiddete maruz kalan kadın tarafından meşru kabul edilmektedir. Ayrıca kadınlar yaşadıkları şiddetin sorumlusu olarak görülmekte, şiddetin hak edildiği inancı toplumda yaygın biçimde varlığını sürdürmektedir. •Aile içinde kadına uygulanan şiddetin daha çok kadınlar üzerindeki zarar verici bireysel etkilerine odaklanılmaktadır. Ancak kadına uygulanan şiddet, kadına olduğu kadar çocuklara ve toplumsal yaşama da derin biçimde zarar vermektedir. 5.NAMUS CİNAYETLERİ Namus cinayetleri kadına yönelik şiddetin en korkunç biçimlerinden biridir ve en temel hak olan kişinin yaşam hakkını elinden alır. Namus, cinsiyetler arasındaki ilişki bağlamında ele alındığında erkeğin kadın üzerindeki hakimiyet ve denetimini ifade eder. Ataerkil düşüncenin egemen olduğu her yerde olduğu gibi ülkemizde de namus kavramı kadın bedeni ve cinselliğinin erkekler tarafından kontrolü ve denetimi üzerinden temellendirilerek tanımlanır. Bu denetim toplumdaki çeşitli kurumlar aracılığıyla üretilir ve sürdürülür. Bunun en belirgin olduğu alan ailedir. Toplumsal normlar ile kaba hatları çizilen namus anlayışı, yere, zamana, gruba veya kişiye göre çeşitlilik gösterir. Kadının pantolon giymesi, dışarı yalnız çıkması, yabancı kişilere bakması veya konuşması, bir erkekle görüşmesi, izinsiz ailesini ziyaret etmesi, “açık” giyinmesi, gece sokakta olması, evlilik dışı cinsel birliktelikte bulunması, evlilik dışı hamilelik ve buna benzer pek çok durum, kadının ve beraberinde onun “sahibi” olan erkeğin namusunu zedeleyen sebepler olarak görülebilmektedir. 6.KADIN TİCARETİ Silah ve uyuşturucu ticareti ile adı birlikte anılan ancak diğer ikisinden farklı olarak ticaretin konusunu bir nesnenin oluşturmadığı insan ticareti, Sınıraşan Örgütlü Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek Protokolün 3. maddesinde “kuvvet kullanarak veya kuvvet kullanma tehdidi ile veya diğer bir biçimde zorlama, kaçırma, hile, aldatma, nüfuzu kötüye kullanma, kişinin çaresizliğinden yararlanma veya başkası üzerinde denetim yetkisi olan kişilerin rızasını kazanmak için o kişiye veya başkalarına kazanç veya çıkar sağlama yoluyla kişilerin istismar amaçlı temini, bir yerden bir yere taşınması, devredilmesi, barındırılması veya teslim alınması” olarak tanımlanmaktadır. Đstismar terimi, “asgari olarak, başkalarının fuhşunun istismar edilmesini veya cinsel istismarın başka biçimlerini, zorla çalıştırmayı veya hizmet ettirmeyi, esareti veya esaret benzeri uygulamaları, kulluğu veya organların alınmasını” ifade etmektedir. Seks işçiliğine zorlama, çeşitli işlerde zorla çalıştırma, organların alınması şeklinde görülen insan ticareti, ekonomik ve sosyal problemler, cinsiyete dayalı ayrımcılık, aile içi şiddet, fırsat eşitsizliği, ucuz iş gücü talebi, riski düşük ve kazancı yüksek bir suç olması gibi nedenlerle yaygın olarak varlığını sürdürmektedir. ... Değinemediğim diğer pek çok detaylı konu için kitapçığın tam metni: siginaksizbirdunya.org/images/files/20...
··
174 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.