Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

İst. Sözleşmesi Nedir ? Niçin Eleştirilmektedir ?
İstanbul Sözleşmesi daha önce imzalanan Kadın haklarıyla ilgili uluslararası sözleşmeleri temel alarak pozitif ayrımcılık kapsamında şiddetin önlenmesi için devletlere bir takım yükümlülükler yükleyen sözleşmedir. Bu sözleşmenin yükümlülükleri kapsamında , uzaklaştırma kararı olarak bildiğimiz bunun dışında şiddet mağdurlarının kimliğini değiştirmeye kadar bir çok tedbiri barındıran 6284 sayılı kanun çıkmıştır. Bu kanun gereği şiddet gören kadınlar ve hatta ailesi tehdit edilen kişiler herhangi bir delil sunmasına gerek kalmadan bir kaç gün içinde şiddet gösteren kişiye karşı koruma kararı alabilmektedir. Bunun yanında sözleşme gereği şiddet kavramı epey genişletilmiş durumda. Fiziksel şiddetin yanında psikolojik şiddet , ekonomik şiddet ve cinsel şiddete karşı da mağdurları korumayı amaçlıyor. Bu sistem suistimalleri de beraberinde getirse de şuan için uygulanabilecek en iyi sistem. Soyut beyana dayalı olması elbette en tartışılan kısmı ancak zaten tedbir amaçlı olduğu ve ivedilikle alınması gerektiği için bu durum gayet normal. Çünkü tedbir kararı alan mahkeme herhangi bir yargılama yapmıyor dosya üzerinden inceleyip ivedilikle tedbir kararı vermesi gerekiyor. Ayrıca yukarıda da belirttiğim üzere sadece kadınlar için değil aileye karşı yöneltilen şiddete karşı da koruma kararı öngörülüyor. İstanbul Sözleşmesi Niçin Eleştiriliyor ? İstanbul Sözleşmesi ve bu sözleşme yükümlülükleri gereğince oluşturulan 6284 sayılı kanunun uygulamasında soyut beyan üzerinden koruma kararı verildiği için kadınların bunu eşlerine karşı koz olarak kullandığı , aile içi şiddete varmayan eylemler için bile bu kozun öne sürülebileceği dolayısıyla da suistimallere açık olduğu gibi sebeplerle aile birliğini dağıttığı yönünde eleştiriler yapılmaktadır. Bunun dışında İstanbul sözleşmesinde yer alan "toplumsal cinsiyet " "cinsel eğilim " gibi tabirlerden dolayı eşcinsellik gibi statülerin topluma empoze edilmeye çalışıldığı belirtiliyor. Ancak sözleşmenin tamamı okunduğunda bu tabirlerin konunun özüyle alakalı olmadığı anlaşılacaktır. Zira cinsel eğilim meselesi ayrımcılık konusunda ele alınmış. Yani bu sözleşme yükümlülüklerinin herhangi bir ayrımcılık gözetmeksizin şiddet gören bütün kadınlara uygulanması belirtilmiş. Esasında ülkemizde LGBT bireylerin herhangi bir statüsü olmasa da şikayet etme ve hak arama özgürlüğü konusunda yasa önünde dışlanma veya hak mahrumiyeti söz konusu değil. Toplumsal cinsiyet ise toplumun cinsiyetlere biçtiği kalıp ve roller manasına gelmekte. Sözleşme toplumsal cinsiyet kapsamındaki şiddetin de korunması gerektiğini belirtiyor. Bu durum ise toplumun kimyasının bozulmaya çalışıldığı , tek cinsiyet algısı oluşturduğu iddiasıyla eleştiriliyor. Gerçekten de Avrupa ile ülkemiz arasındaki ırk , din ve kültür farkından dolayı toplumsal konulara ilişkin maddelerde çekince koyulması taraftarıyım. Elbette sözleşmenin özü ve amacı benimsenmeli bu yönde gerekenler etkin bir şekilde yapılmalı. Ancak farklı ideolojileri altında barındırdığı yönünde kuşkulara yol açan maddelere çekince konulması gerekli gibi görünüyor. Böyle yapılmadığı için bu kuşkular yüzünden ağır eleştirilere maruz kalmış ve sözleşme itibarsızlaştırılmıştır. Saygılarımla.
·
43 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.