Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Anayasaya göre Putin üçüncü kez devlet başkanı adayı olamaz. Daha önce iktidarda kalmak uğruna anayasayı değiştirmeyeceğini belirten Putin, söz konusu konuşmayı yaparken de son kez ulusa sesleniş konuşmasını yaptığını belirtti. Beklentilerin aksine Putin, iktidar süresi içerisinde kendi yaptıklarını değerlendirmek yerine, ileriye bakmayı tercih etti. Gerçekten de Rusya, yeni bir aşamaya geçti. Rusya artık zor geçen 1990'ları geride bıraktı. Bugün ekonomik olarak büyüyen ve dış politika alanında ABD dâhil her güce meydan okuma potansiyeline sahip olan bir Rusya var. Her açıdan Rusya'nın eski günlerine dönmeyeceğini sergilemeye çalışan Putin, Yeltsin ölmeden çok önce törensiz, tantanasız Yeltsin dönemini gömmüştü. Yeltsin dönemi Rus dış politikasının en önemli özelliği, Rusya'nın Batı karşısında önlenemez bir çekilme sürecinde bulunmasıydı. Mesele sadece Rusya'nın yurtdışındaki çıkarlarını koruyamaması ile ilgili değildi. Mesele, ABD'nin Rus iç siyasi sürecinde de etkinliğe sahip olmasıydı. Demokratikleşme süreci sonucunda Rus kimliğinin ve dolayısıyla çıkarlarının da değiştirilmesi amaçlanmıştı. Bu anlamda Rusya, ABD'nin ümitlerini tamamen boşa çıkardı. Üstelik bugünden bakarak denebilir ki, ABD'nin Rusya politikası olmasaydı ve Rusların kesinlikle dönmek istemedikleri Yeltsin dönemi olmasaydı, Putin Rusyasının ortaya çıkması mümkün olmazdı. Bugünkü Rusya, 1990'ların Rusyasından kalın çizgilerle ayrılıyor. Mesela Nisan ayındaki Moskova'da düzenlenen muhalefet gösterilerini ele alalım. Dünya medyası bu gösterilere geniş yer ayırmasına rağmen, Rusya'da bu gösteriler herhangi bir ses getirmediği gibi, meydana çıkan göstericiler de son derece sınırlı kalmıştı. Özel timler aracılığıyla gösterinin sert bir biçimde dağıtılması, Batı'nın Rusya'ya yeni eleştiriler yöneltmesine sebep olmuştu. Ancak o gün alanlarda yapılan esas gösteri, birkaç bin liberalin ve yeni Bolşeviklerin gösterisi değil, Rus yönetiminin kararlılık gösterisiydi. Bu kararlılığın esas hedefi de zaten alanlardaki muhalifler değil, ABD idi. Moskova ve St. Petersburg'daki muhalefet gösterileri Londra'da yaşayan eski "Kremlin babası" Boris Berezovskiy'nin Putin karşıtı açıklamalarından hemen sonra gerçekleşmişti. Yeltsin döneminde Rus siyasetindeki etkinliğiyle tanınan özelleştirme zengini "oligark" Berezovskiy, Putin yönetimini devirmek için para aktarımında bulunduğunu belirtmişti. Ne var ki, hafife alınabilecek Berezovskiy'nin açıklamaları bu yöndeki yegane açıklamalar değildi. Nisan ayında ABD Dışişleri Bakanlığı'nın arka arkaya yayınladığı belgelerde Rusya'nın demokratikleşmesi için ABD'nin bazı siyasi akımlara mali ve teknik destek verdiği ve vereceği ifade edilmişti. Söz konusu belgelere tepki gösteren Rus parlamentosunun alt kanadı Duma, bunun Rus iç siyasi hayatına karışmak anlamına geldiğini açıklamıştı. Yabancı ülkelerin Rus iç siyasi hayatını etkileme gücünü kısıtlamak için ilk yıllarından beri mücadele veren Putin, ABD'nin Rusya'yı karıştırmak istediği kanaatindedir. Son zamanlarda ABD'nin demokratikleştirme söylemine antitez üretmenin peşinde olan Putin, ulusa sesleniş konuşmasında esas olarak uluslararası ilişkilerin demokratikleşmesi gerektiğinin altını çizdi. Putin, bazı ülkelerin benimsediği demokratikleştirme söylemi ve sömürgeleştirme döneminde uygarlaştırma söylemi arasında paralellik kurdu. Buna göre eski sömürgeci devletlerin amacı aslında kendi çıkarlarını gözetmek ve kârlarını artırmaktır. Bu bağlamda Putin, son zamanlarda Rusya'nın iç siyasi hayatını etkilemek için yurtdışından gelen mali yardımların arttığından bahsetti. Putin'e göre bu yöndeki en kirli yöntem ise Rusya toplumunu etnik ve dini temelde ayrıştırma çabalarıdır. Bu bağlamda Putin aşırıcılıkla mücadele konusundaki mevzuatın da sıkılaşması gerektiğini kaydetti. ABD'nin Rus STK'ları destekleme uygulamasını eleştiren Putin, diğer taraftan sivil toplumun öneminden bahsetti. Putin, STK'lara verilecek devlet desteğinin 2,5 kat artacağını belirtti. Açıkçası, ABD uygulamalarını eleştiren Putin, "yakın çevresinde" ABD'nin yöntemlerini uygulamaya çalışıyor. Rusya, özellikle Rus soydaşlarını destekleme, Rus dilinin etkinliğinin korunması, kısacası komşu devletlerin iç politikasına karışma konusunda STK'ların kullanımını artırmak niyetinde. 2004 ulusa sesleniş konuşmasında Putin, Rusya'nın 1990'larda oluşan zorlukları aştığını ve istikrara kavuştuğunu açıklamıştı. Daha sonraki ulusa sesleniş konuşmaları, Rusya'nın uzun vadeli gelişme stratejisinin parçaları olarak tasarlanmıştı. Bu yılki konuşma da bunlardan biridir. Ancak öbürlerinden çok daha iddialı olduğu göze çarpıyor. Yeni teknolojilere vurgu yapan Putin, ülkenin gelişmesinde devletin yardımcı rol oynaması gerektiğini belirtti. Bu bağlamda Putin, gemicilik ve uçak yapımı sektörlerinde büyük devlet şirketlerinin kurulduğunu belirtti. Bu eğilime uygun olarak Rusya'nın sivil ve askeri atom endüstrisi alanında da dev bir yekpare şirket kuruldu. Stratejik amaç olarak belirlenen yeni teknolojilerin geliştirilmesi alanında özellikle nanoteknolojilerin geliştirilmesi de amaçlandı. Bu amaca özel olarak Rusya Nanoteknoloji Kurumu'nun kurulacağı belirtildi. Putin, altyapı ve sosyo-ekonomik problemlerin çözülmesi için uzun vadeli stratejilerin geliştirilmesinden de bahsetti. Tarım sektörünün canlandırılmasına özel önem veren Putin, ayrıca elektrik ve ulaştırma sektörlerinin de devlet öncülüğünde geliştirileceğini açıkladı. Bu kapsamda 26 yeni nükleer santralin kurulması, yeni büyük çaplı hidroelektrik santrallerinin kurulması, elektrik enerjisi üretiminde Rusya'nın muazzam kömür kaynaklarının kullanımının artırılması, limanların ve havaalanlarının devlet desteğiyle geliştirilmesi, Volga-Don ve Volga-Baltık kanallarının modernizasyonu planlandı.Bir Rus gazetesine göre bu iddialı projeler Sovyet dönemindeki "asrın inşaatları" ile benzerlik taşıyor. Gerçekten de Volga-Don kanalıyla ilgili plan başta olmak üzere söz konusu projeler tarihin tekrarı gibi görünüyor. İkinci "elektrikleştirme" (elektrifikatsiya), yani elektrik enerjisinin üretiminin ve dağıtım ağlarının geliştirilmesinin yapılacağını belirten Putin, bilerek Lenin'in elektrik enerjisi ile ilgili ünlü sözlerini anımsatmış oldu. "Sosyalizm demek Sovyet iktidarı artı bütün ülkenin "elektrikleştirilmesi" demektir". Aslında bu formül ülkenin sanayileşmesi ve modernleşme hamlesine işaret ediyordu ve zamanla ideoloji yerine Sovyet meşruiyetinin temeli haline geldi. Sosyalist sistem içerisinde Sovyetler Birliği'nin gelişme ve modernleşme sınırlarına ulaşması, ülkenin çöküşüne zemin hazırlayan en önemli etkendi. Şimdi ise Rusya'da yeni bir modernleşme hamlesi bugünkü iktidarın meşruiyet temeli haline getiriliyor. Bu sene yapılacak olan Duma seçimlerini yılın en önemli olayı olarak adlandıran Putin, bu seçimlerin devlet politikasının devamlılığı açısından bir gösterge olacağını kaydetti. Bütün bunlara ek olarak Putin, konuşmanın çeşitli yerlerinde ülkenin gelişmesi açısından milli kültürün, dilin, sanatın, bilimin ve aydınların önemine geniş bir yer ayırdı ve bunlara verilecek somut devlet desteğinden bahsetti. Putin ayrıca, her bir proje için ayrılması planlanan para miktarı konusunda da bilgi verdi. Putin, önceki konuşmalarda olduğu gibi BDT coğrafyasına öncelikli önem verdiğinin altını çizdi. Putin, Şangay İşbirliği Örgütü'nü (ŞİÖ) de anmadan geçemedi. Putin'e göre Rusya, Avrasya coğrafyasında ekonomik bütünleşmenin öncüsü olmalıdır. Putin, ŞİÖ ve Avrasya Ekonomik Topluluğu (AET) söz konusu olduğu zaman, ekonomik bütünleşme ve milli güvenlik kavramlarının eşanlamlı olduğunu vurguladı. Diğer bir ifadeyle Putin, Avrasya coğrafyasında (ve belki de özellikle Rus-Çin ilişkilerinde) barış ve istikrarın sağlanması açısından ekonomik bütünleşmenin ön şart olduğunu belirtti.Avrasya coğrafyasında bütünleşme konusunda Putin, somut bir öneri de dile getirdi. Bu öneri, Karadeniz ve Hazar denizlerini birleştiren Volga-Don kanalının ikinci hattının inşa edilmesi ile ilgilidir.
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.