Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Eğitim verirken yeri geliyor talebelerinizin gönlüne yerleşebilmek için futbolcuların ismini ezberliyor, yeri geliyor kendinizi çizgi film isimlerinin, onların ilgi alanlarının içinde buluyorsunuz. Absürt ama çağa ayak uyduran cümleler kurarken buluyorsunuz. Sırf o kişinin geleceği için, bir kişinin kalbine ufakta olsa dokunabilmek için,geceniz gündüzünüz, gündüzünüz geceniz olabiliyor ama mutlu oluyorsunuz. Çünkü mutlu ediyor oluyorsunuz.. (ب.د)
··
701 görüntüleme
Türkay ULUSU okurunun profil resmi
👏👏👏 Gerçek Öğretmen Ve Eğitmen Kendi Yaşantısını Kapının Dışında Bırakır. Sınıfına Ve Sahaya Öğrencilerinin Süper Kahramanı Olarak Girer Ve Onları Hayallerine Götürür. Yüreği İlim/Bilim/Vicdan/Adalet Kokan Yarıştırıcı Değil Öğretici Olan.Yaşadıkça Ve Yaşlandıkça Değil Öğrenci Eğitildikçe Büyür Diyen.Son Nefes,Son Nefer,Son Damla Kanına Kadar Kendini Öğrencilerinin Eğitimine Gelişimine Adayan Öğretmen Ve Eğitmenlere Selam Olsun.
M.Salih okurunun profil resmi
Ruha önem vermeyen bir eğitimci her zaman eksiktir bu eksikliği çok ilerde görecektir lakin ruha dokunan öğrencinin merakını uyandıran eğitim ve eğitimci temeli sağlam bir eğitimdir azda olsa tek bir konu üzerine de olsa sağlamdır.Günümüzde maalesef eğitim Notlarla ölçülüyor çok fazla net yapanı tıp okutmak lakin merhamet duygusunu sorgulamamak tüm dr vartalarının neticesidir Selam ve dua geceniz hayra tebdil olsun...
Hanımzade okurunun profil resmi
Bittabi, katılıyorum. İnşallah zihinlerden önce gönüllere işliyoruzdur. Sevmeyi bilen, vefalı, merhameti ve ahlaki değeri olan nice genç nesiller görmek duâsıyla...
Şükrü Hurma okurunun profil resmi
Yorumunuzda demişsiniz ki: “Ecdadının mezar taşını okuyamayan bir nesil geliyor.” zannımca burada alfabemize taş atıyorsunuz. Ben bir edebiyatçı olarak söyleyeyim o halde. Ben Osmanlıca bilmeme rağmen okuyamıyorum o taşları , belgeleri ki Osmanlıca kullanılırken de halk o yazıyı okuyamıyordu. Hadi beni geçtim bize Osmanlıca öğreten hocalarımızın dahi okuyamadığı Osmanlıca yazılı mezar taşları var. Osmanlıca, bir yazı değil sanat dilidir. Sanat dili ile de eğitim olmaz. Bkz: 1928 öncesi okuma oranı, 1928 sonrası okuma oranı. (Bir gecede cahil bırakıldık yalanına inanan öğretmen olmayın. Zira bir 20 senede okuma oranını halk evleri ile %3’lerden %50’lere, köy enstitüleri ile de %80’lere çektik. Bu Osmanlı alfabesi ile imkansızdı.)
Hanımzade okurunun profil resmi
Efendim merhabalar. Yorumunuz için teşekkür ediyor, bir izahta bulunmak istiyorum. Şöyle söylemeliyim ki ifademde hiçbir taş atma anlamı yok. Yani böyle bir düşünce ile yazmadım. Ben kimimki ifade edebilmemi sağlayan, okumayı yazmayı bize öğreten öğretmenlerimizden, her dalda fedakarca öğreticilik yapan eğitmenlerimizin öğrettiği, tarihimizde büyük bir öneme sahip olan, ilerlememize ve gelişmemize katkıda bulunan alfabemize iğneleyici bir üslupta bulunayım. Böyle anlaşıldıysa kusura bakmayın. Gayemizdendir ki; edebiyatımızın zarif ruhunu gençlerimize geçirip, özünde ve sosyal hayatında amacı iyi bir insan olmayı hedefleyen kişiler olmaları. Geçmişten bugüne adı süre gelen değerli üstadlarımız gibi geleceğe edebiyat ruhunu, sanatı, bilimi, hoşgörü ve sevgiyle aktarmakta öncü isimler olmaları. Bizler kalemlerimizle, davranışlarımızla velhasıl kelamımızla çiçek açtırmalı, gönüller yapmalıyız. Naçizane bu yoldaki amacım ahlaki normlarla, erdemli bireyler yetiştirebilmek. Çalışma metotu açısından yönlendirebilmek. Ben kendim için şunu söyleyeyim, naçiz bir kulum, elbette eksiğim vardır. Lakin biz bu yola gönül koymuşuz. Sevginin gücüyle elimizden geldiğince her evladımıza yetişerek, (bu düşüncelerim tüm meslektaşlarımda da olduğu gibi) topluma yararlı olmaya çalışan, her alanda ilmine, yetenekleri ve ilgi alanlarıyla katkıda bulunarak öğrenciler yetiştirmeyi hedefler.. Tekrar şükranlarımı sunarak, yolunuz açık, başarılarınız daim olsun dileklerimle...
2 sonraki yanıtı göster
OKURYAZAR okurunun profil resmi
Çok merak ettiğim için size sorma gereği duydum öğretmenim. Bağışlayın! Dilimize yerleşmiş çok güzel Arapça, Farsça kelimeler var ve bunu yazarı, çizeri, işçisi, esnafı, öğretmeni... hepimiz severek kullanıyoruz. Bir dil ırkçısı değiliz; fakat dilimizin Yunus Emre’lerden, Karacaoğlan’lardan, Köroğlu’lardan çağlayanlar gibi akıp gelen çok güzel kelimeleri dururken, bazı Arapça kelimeleri tümcelere (zorlama) ulamak biraz tuhafıma gidiyor. Bunu olumlu bir eleştiri olarak kabul etmenizi isterim. Arpaça anadili olan milletlerin Türkçe ya da başka dillerin kelimelerime aynı ayrıcalığı gösterdiklerini sanmıyorum. Görece genç kuşak olduğunuz belli; yüreği sevgi ve hizmet aşkıyla dolusu bir öğretmen olduğunuz da. Fakat bin yıllardan süzülüp gelen dev gibi edebiyatı olan bir Türkçemiz var, ne diye başka dillere bilerek ezdirelim ki! Ne dersiniz? Haksız mıyım?
Hanımzade okurunun profil resmi
Estağfirullah efendim, öncelikle sizinde tabirinizle eleştiriniz için teşekkür ediyorum. Cümleme şöyle başlamak isterim, kullandığım arapça kelimeleri tümcelere uyarlıyormuşum. İlk olarak, onlar kelime değil ismimin baş harfleri. Orada Kullanma sebebim ise (ki bunu sık sık yapmıyorum, iletinin kendime ait olma sebebi) şimdi gelelim asıl mevzuya, arapçaya... Madem güzel vatanımızın tarihine ineceğiz; evet Yunus Emreler, Karacaoğlanlar varken bir öğretmenden ziyade bir insan olarak yaşadığım ve her geçen gün bu topraklarda doğmuş olmanın şükründe olan bir vatandaş olarak, niçin arapça kullanıyorum bunu açıklamak isterim. Şahsıma ait bir fikir size göre uygun da olmayabilir. Osman Gazinin kurduğu Osmanlıdan, Fatihin fethettiği İstanbula kadar, bu topraklar bir çok anıyla dolu... Hal böyleyken Ecdadın bıraktığı eserleri nasıl anlayacağım, ecdadın mezar taşlarını okuyamayan ne yazdığını bilmeyen bir nesil geliyorken üç beş sene sonra ecdadtan bize bırakılan değerleri nasıl anlayacağız. Ülkemizin her köşesi tarihi bir olaya ev sahipliği yaparken ülkesinin tarihini bilmeden yaşamak, bir vatandaş olarak ne kadar doğru. Zira bu toprakları kolay kazanmadık. Fatihinden Süleymanından Abdülhamitine kadar o ruhu, o vatan sevgisini, bıraktığı mirasları, değerleri bugün sırf bir dil için öğrenmezsek yarın bu vatana nasıl sahip çıkacağız. Acizane bir eğitimci olarak ben ülkemi tanımazsam nasıl anlatırım. Gençlerimizi nasıl bir geleceğe götürürüm. Değerlerine vakıf olmayan bir nesil ne kadar bilir elindekinin kıymetini... Bugün nefes alabiliyorsam, kar kış demeden vatanı için gerek sınırda gerek sahada gerekte masada nöbet tutan gece gündüz demeden ülkesi için çalışan evlatlarımızın, kardeşlerimizin sayesinde değil midir? Onlar ne uğruna uykusuz kalıyorlar... Vatanperverlik duygusunu yaşamayan toplum, tarihte yok olmaya mahkumdur. Bizim gönül coğrafyamızın sınırları bize çizilenden çok ötede, bizler bu ülkenin vatandaşları olarak ayrımcılık yapmadan, Yunus Emrenin tabiriyle sevgiyle gönüller yaparak gönüller fethetmeliyiz.. Cenabı Hak rahmet eylesin her birilerine. Ülkemizin bekâsı için canını ortaya koyan vatan evlatlarına dua ediyoruz. Son olarak: Öyle güzel yere değindiniz ki; Yunus Emrenin bir sözü benim acizane insan olarak düsturumdur: Ben gelmedim dava için benim işim sevi için Dost'un evi gönüllerdir, gönüller yapmaya geldim.. Hakiki ilim, gönüllere yerleşen ve hiç bir suretle tebdil ve tağyire uğramayan gönüllere verilendir.. Allahım merhametli, şefkatli, erdemli gençler yetiştirebilmeyi nasip eylesin. İnanıyorum ki, çocuklarımızın toprağında büyüyen çiçekler güzelleştirecek dünyayı... Kusurumuz olduysa affola naçizane yanıt vermek istedim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.