Osmanli yönetimini Batı kamuoyunda zor duruma sokmak için 5 Eylül 1876 tarihinde Bulgarlar hakkinda basilan altmış dört sayfalık o mes'um raporu kaleme alan kişi de odur. Devletimizin, ayrılmak isteyen Bulgarlar'ın
isyanlarna karşı aldığı önlemleri alçakça ve eşi görülmemiş bir zulüm olarak ifade etmiştir. Pervasız bir şekilde, hiristiyanların rahat etmesi için Türkler'in dünyadan tasfiye edilmesi gerektiğini anlatmıştır. Bizi "insanlık
dışı bir örnek' olarak nitelemiştir. Anlayacağın, azılı bir Türk düşmanıdır!l Ancak onunla alakalı en önemli husus başka bir ayrıntıdadır. 1882 yılında İngilizler'in Osmanlı coğrafyasına yerleşmek konusunda çektiği sıkıntıların
konuşulduğu Ingiliz Parlamentosu'nda konuşma kürsüsüne elinde Kur'ân-ı Kerîm ile çıkan adam da odur. Parlamento üyelerine doğru kutsal kitabımızı göstererek,
Bu, müslümanların elinde kaldıkça Ingilizler hiçbir zaman onlara hakim olamayacaklardır. Ingiliz politikalarinin uygulanabilmesi için yegâne çözüm müslümanları bu kitaptan uzaklaştırmaktır! demiştir. Gladstone'un
bu ifadeleri zamanla Ortadoğu kaynaklarına ulaşmak isteyen Ingiltere'nin saklı, ajandasındaki gizli politikasi haline gelmiştir. Bölgede kendilerini sürekli Ruslarla
karşi karşiya getirip, bu çatışmalardan devletine yaşam sahası inşa eden Abdülhamid'den nefret etmelerinin
altinda yatan sebep de budur. Abdülhamid, Islâm birligi siyaseti ile ısrarla Ingiliz politikalarına direnirken
Onlar da ısrarla Abdülhamid'in bu kurnazlıklarına karşı politika üretiyorlardı. Onun imajını lekelemek için her türlü oyunu oynuyorlardı. Mesela Ermeni isyanlarının
bastirilmasının ardından lakabı bir anda Kızıl Sultan olmuştu. Ona bu çirkin lakabı veren Glastone'dan başkası degildi.