Yeni doğum yapan anne horlanmaya, doğan bebek toprağa terk ediliyordu. Kız bebek anne karnında ki süresini tamamlayıp yeryüzüne teşrif ettiğinde en yakını olan babası yaşayıp yaşamayacağını belirliyordu. Ya toprak altında konularak hayatına son verilecek, ya da evlilik yaşına geldiğinde birinci dereceden en yakın erkek tarafından başka erkeklere satılacaktı. Satın alan erkek tarafından istendiği gibi kullanılan, alınıp satılan kendisiyle ilgili hiçbir tasavvuru olmayan, bedeni ve ruhu efendisine teslim olmuş bir köle olacaktır.
Yaşadığı evin çevresinde sayısız gözü yaşlı annenin ızdırabına tanık olmuştu Sümeyye. Hamile kadınlar, doğuracakları bebeği kaybetmenin acısını doğum anına kadar yaşıyordu. Yavrusunu bağrına basacak, onu kendi sütüyle besleyecek, ya da kızgın çöl kumlarının altında ölüme terk edecekti. Anaların yüreğini dağlayan bu olay Sümeyye'nin tiksindiği toplumsal bir olaydı. Bazı anneler bu çirkin geleneği kabullenmişti. Bazıları da anneliğe yakışmayacak şekilde bu geleneğin takipçisi ve tatbikçisi idi.
Sümeyye kız çocuklarının toprak altına, kör kuyuya atılışına defalarca şahit oldu. Ebu Huzeyfe'nin cariyesi olmak bir şanstı. Belki Ebu Huzeyfe'nin kızı olsaydı yaşamıyor olacaktı. Bu toplumda kadın olmanın iki seçeneği vardı. Ya yaşayan ölü ya da gerçek ölü.
Sayfa 206 - Elest Yayınları 6. Baskı Kasım 2004 | Hasibe Turan; Özgürlüğe Adanan Ömür: Hz. Sümeyye