Dört kafadar, bir tabutun içine insan ağırlığı kadar kum doldurur, üzerine de yeşil bir örtü örterek sokağa çıkarlar. … Tabutun arkasında, ölünün akrabası olmayan gönüllü kalabalık bir cemaat oluşur.
Bu arada tabutu taşıyanlar yorulur, omuzlar değişir. Taşıyanlar üç dört tur el değiştirince biri merak eder sorar:
“Hangi camiye veya kabristana gidiyoruz, cenaze yakınları kimdir” arkadaki kalabalıktan ses çıkmaz. Bu arada tabutu ilk taşıyanlar ortadan kaybolmuştur. Belki de uzaktan gözlemleyip, iştahla gülüyorlardır. …
Bu mizahi senaryoyu hazırlayanlar, farkında olmadan aslında ilginç bir sosyolojik deney yapmışlar. ... Demek ki … önünü- arkasını gözlemlemeden, tartmadan, sorgulamadan, iyi niyetli görünse de biraz irdelemeden, anlık ve kalıcı, bağlayıcı karar vermeme! gerekiyor.